Diyarbakır ve illerle ilgili çalışmaları bulunan Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Abakay’la sizler için şehir eksenli görüştük. Çarpıcı ve çoğu dillendirilmeyen konular hakkındaki söyleşimiz, dikkatinizi çekecek. Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Abakay, Diyarbakır’da 33 Medeniyetin asla olmadığını belirterek bu güne kadar söylenen alışılagelmiş tarih bilgilerini altüst etti. Diyarbakır’ın 33 medeniyete ev sahipliğinin bir safsatadan ibaret olduğunu dile getirirken Kırklar Dağının ise kutsal hiçbir yönünün olmadığını savundu.
Başta Diyarbakır olmak üzere Türkiye’nin tüm illeri ile ilgili araştırmaları bulunan Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Abakay, ezber bozan açıklamalarıyla güne damgasını vuracağa benziyor.
Sürekli Diyarbakır’ın 33 medeniyete ev sahibi yaptığı söyleminin bir safsatadan ibaret olduğunu belirten Mehmet Ali Abakay’a sorduk, kendisi de cevapladı.
İşte o röportajdan bazı başlıklar:
AHMET BEŞENK: Diyarbakır beraberinde 81 ile dair kaynak çalışmalarını içine alan Şehir Araştırmaları Merkezi ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Gazete ve dergi makaleleriniz yanında kitaplarınızda bu konuyu sıklıkla ele almaktasınız. Sohbete tarih ve tarihî eserlerle ilgili görüşlerinizle başlayalım.
MEHMET ALİ ABAKAY: “Tarih” denilince dünden bu güne gelen yazılı eserler gelir, akla. Bu yazılı eserlerden başka tarihe ışık tutan, olayların geçtiği mekânlar, yerler önemlidir. Bu mekânlar yanında şehrin merkezinde veya şehre bağlı ilçelerle köylerde kör topal aksak yıkılmamış yapılar, önemlidir.
Tarih, yer altı ve yerüstü zenginliklerle bütündür. Biz, yer üstündeki zenginliğe değer vermiyoruz, yer altındakiler de koruma kapsamında düşünülüyor, açığa çıkarılmıyor. Bu gün yer altındaki zenginliğin müzelere taşınabilirlik oranı olmasının çok çok altındadır. Bizde müze alışkanlığı olmadığı için, müzeler adeta yabancılar için kurulmuş gibidir.
Yer altı zenginliğin önemli bölümü kaçak kazılarla uzun müddet yurt dışına taşındı. Kimi eserler geri getirilmişse de getirilenler, götürülenlerin yanında silik kalır. Yer üstündeki eserleri koruyamamanın şehri, şehirleri aslî özelliklerinden gittikçe uzaklaştırması, yeni yapılanma, modernleşme, toplu ve çok katlı konut sektörü, işyerlerinin şehir merkezine plazalar, ofisler halinde yapılması gibi çok sebebe dayanır. Yeşil alanların gittikçe daralması ve tarihî yapılardan yıkılanlara göz yumulma sonrası yerlerine iş yerlerinin yapılması, ayrı bir meseledir.Tarihî yapıların gecekondularla sarılmasını başka ülkelerde göremeyiz, adeta bu bize münhasır durum gibidir. Biz, tarihe ve kültüre dair yüzyıllar önce kaleme alınmış eserleri, yazma eserleri elimizi kolumuzu sallayarak sahaflardan alabiliriz, misalen. Bu eserlerin yeri el yazmaları kütüphaneleri olmalı, önemli kütüphaneler olmalı.
AHMET BEŞENK: Diyarbakır’a dönersek, tarih için ne dersiniz? “Medeniyetler Şehri” deriz, “Peygamberler Evliyalar Sahabeler Diyarı” deriz.
MEHMET ALİ ABAKAY: Öncelikle Diyarbakır’da hangi egemenlikler gelip geçmiştir? Bu soruya cevap teşkil edecek malzemeye sahip olmalıyız. Bizim şehrimizde 33 Medeniyet, bir safsatadan ibarettir, açıkçası. Medeniyetin ne olup olmadığını bilmeyen, konuşup durur. Diyarbakır’da Mezopotamya, Roma-Grek ve İslâm Medeniyeti’nden başka medeniyet aramak, beyhude uğraştır. Siz, “Millet” olarak bunu düşünürseniz, Arab’ı, İran’ı, Türk’ü, Kürd’ü bir arada düşünmek zorundasınız. İnançlar için İsevî, Musevî yanında farklı mezheplere göre Keldanî, Süryanî, Asurî, Şemsî, Ermenî, Ezidî olmak üzere çoğu geçmişte kalan izleri sayabilirsiniz. Kalkıp beylikleri medeniyet olarak gösterseniz, bu sahnede komedyenlikten öte mana taşımaz ve kişi, şehrini yüceltmek, şehrine değer vermek isterken gülünç duruma düşer. Akdeniz Uygarlığı’nda egemen olan devletler, birer medeniyet midir?
Medenî, Arapça bir kelimedir. “Şehirli” manasında bu ifade, kendisini öncelikle Medine’de bulur. Medine, Arap ve İslâm Dünyası’nın önemli şehirlerindendir. Önceleri “Yesrib” adını taşıyan şehir, sonradan “Medine” ismini almıştır. Şehirli olmaya “Medenî” deriz. Medenîyet, şehirli insanın inanç, mimarî, tarihî, edebî, musıkî olmak üzere birçok yönünün sanatla, folklorla, dille, giyim ve kuşamla, mutfakla harmanlanmış şeklinin en az bin senelik dönem içinde olabilecek yerleşmiş halidir, tarih içindeki yaşamın. Bu dar bir bölgeye değil, bir veya birkaç şehirle sınırlı olmayan, geniş coğrafyayı içine alan uzun bir sürecin isimlendirilmiş halidir. On-On beş yıllık veya yüz yıllık bir egemenliğe sahip devletin veya beyliğin medeniyet olarak isimlendirilmesi, yanlıştır.
Diyarbakır’da “Peygamberler, Sahabeler, Evliyalar Diyarı” ifadesi, daha yerini tam anlamıyla bulmuş adlandırma değildir. Özellikle peygamber ve sahabe hususunda ifadeler muğlaktır. Herkesin kendi kendisine sahabe kabri icat etmesi, hayra dair iş olmaktan çıkar. Mevcut bilinen sahabelerin kabirleri hakkında açıklamalar daha ihtilaflı iken, yenilerin çıkması muhtemeledir. Bu hususta bir alan araştırması yapılmalıdır, kuşkusuz. Silvan Şeyh Halil Kabristanı’nda Sahabe Camii ve iki kabir, ilgi bekliyor, onarıma muhtaç. Biz, öncelikle mevcut olanları bilmek zorundayız.
AHMET BEŞENK: Kırklar Dağı’nın Kutsallığı İçin Ne Dersiniz?
MEHMET ALİ ABAKAY: Gazetede birkaç hafta süren yazımız vardı. Kırklar Dağı’nın kutsallığı söz konusu değildir. Folklorda bir değere sahip tepelik alandır. Şehrin önceden stratejik alanıydı. Fakat biz, bu tepeyi dağ yapmışız, Nuh Peygamber’in Gemisi ile irtibatlandırmışız, Müslüman Gençle Süryanî Kız aşkını yakıştırmışız, vs… Madem bu alan kutsal, kutsallığını belgelesinler. Kutsallık atfettikleri kilisenin karesi bizde yer alır. Bu alanın önemi, Silvan-Dicle Köprüsü ile irtibatlıdır. Şimdi bu alanın etrafı en olmadık iş yerleriyle çevrili. Bunu bir kenara bırakın, yeteri kadar su verilmediği için nehirde balık ölümleri göz ardı ediliyor. Kutsallıksa çalgı-çengî neyin nesi? Vatandaş, zamanla burayı keşfederek, daha da kutsallaştıracak. Vadî demeye bin şahit alana “Dicle Vadisi” deniliyor.
AHMET BEŞENK: Diyarbakır Kalesi koruma altına alınmalıdır. Ne dersiniz?
MEHMET ALİ ABAKAY: Hz. Süleyman Camii ve çevresi yeniden düzenlendi. Bu alanda birçok yapı ortadan kaldırıldı. Bir Artuklu eseri olan Kemerli Geçide bakın. Yanı başında Müze levhası var. Solunda olan kısımda İç Kale’nin onarım isteyen duvarları yıkık. İçi şahane hale getirilen alanın dışı göz ardı edilmiş. Biz, müze haline getirilen alana imrenerek bakarken, Yığma Tepe’de Artuklu Sarayı, temelleri bile seçilemiyor, toprak altında. Burada bir kazının yapılması için çok yazdık. Yakın zamanda başlayacakmış. Evli Beden ile Yedi Kardeş, dışardan muhteşem, içerden yıkık. Her burç onarılsa, ayakta kalan yaklaşık elli burç, şehir için yirmi-otuz atölye, beş-on fabrika konumunda olur. İstihdama yönelik bir çözümdür, bu. Turizme yönelik alt yapı ihmal edilmiş, yetişmiş elemana ihtiyaç var, eğitim hiç yok. Biz, turisti otelde ağırlamakla, yedirmekle uğraşır dururuz. Turistin eline verecek bir haritamız, üç-beş broşürümüz, şehir gezi rehberimiz yok. Bu büyük çelişkidir.
AHMET BEŞENK: Şehir Araştırmaları Merkezi çalışmalarınız devam ediyor, bildiğimiz kadar. Birazda bu konuda bilgi alalım…
MEHMET ALİ ABAKAY: Birkaç kişinin çabası ile devam eden, tümüyle kendimizce giderleri karşılanan merkez, kimselerin dikkatini çekmemektedir. Biz, şehrin tanınmasını, doğru bilinmesini istiyoruz. Bu merkezi, dünün üniversitesidir, bu günün merkezi yarının üniversite hocalarının mekânı olacak. Fakat, ne mana taşıdığı, bu merkeze ne anlam yüklediğimiz bilinmiyor. Dünyanın en çok şair ve yazar yetiştiren şehirleri arasında yer alan Diyarbakır’da kitaba saygıyı yeniden oluşturmak, bilgiye ve erdeme kapıların yeniden açılmasını gerçekleştirmek zorundayız. Çünkü şehir, gittikçe bu alanlarda kan kaybediyor. Biz, yetkililere durumu arz ettik, onlar uğraşımızı kütüphane olarak biliyor. Kütüphane dediğin iki-üç bin kitapla kurulur, ilçede, kimi şehirlerde. Biz, yüz bin adet kaynak eserle yola çıkmak istiyoruz.
AHMET BEŞENK: Surların üzerindeki her bir sembolün bir efsanesi var derler. Efsanelerden bahsetmedik, bahsedebilir miyiz biraz!…
MEHMET ALİ ABAKAY: Efsaneler önemlidir, geçmişi hatırlamak, olanlardan bilgi almak için. Gerçeği kabullenmeden uzak olana, kalkıp efsaneler üzerinde bilgi sunmak, önem arz etmez. Bu hususta kaleme alınmış birkaç çalışma vardır, özetle. Biz, işin genelde araştırmasını yapmaktayız.
AHMET BEŞENK: Son olarak ne söylemek istersiniz, okurlarımıza, sizi takip eden okuyucularınıza?
MEHMET ALİ ABAKAY: “Biz, şehrin her yönüyle sağlıklı olarak bilinmesi, tanınması ve tanıtılması için Şehir Araştırmaları Merkezi İdealimizi daima canlı tutmaktayız. Bu ideal gerçekleştiğinde Seksen bir ili araştırmak isteyen Diyarbakır’a gelir, Diyarbakır’dan diğer şehirlere ihraç edilecek bu proje, şehrimizin tanınması ve tanıtılması için oldukça önemlidir.” diyoruz. AHMET BEŞENK
Başta Diyarbakır olmak üzere Türkiye’nin tüm illeri ile ilgili araştırmaları bulunan Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Abakay, ezber bozan açıklamalarıyla güne damgasını vuracağa benziyor.
Sürekli Diyarbakır’ın 33 medeniyete ev sahibi yaptığı söyleminin bir safsatadan ibaret olduğunu belirten Mehmet Ali Abakay’a sorduk, kendisi de cevapladı.
İşte o röportajdan bazı başlıklar:
AHMET BEŞENK: Diyarbakır beraberinde 81 ile dair kaynak çalışmalarını içine alan Şehir Araştırmaları Merkezi ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Gazete ve dergi makaleleriniz yanında kitaplarınızda bu konuyu sıklıkla ele almaktasınız. Sohbete tarih ve tarihî eserlerle ilgili görüşlerinizle başlayalım.
MEHMET ALİ ABAKAY: “Tarih” denilince dünden bu güne gelen yazılı eserler gelir, akla. Bu yazılı eserlerden başka tarihe ışık tutan, olayların geçtiği mekânlar, yerler önemlidir. Bu mekânlar yanında şehrin merkezinde veya şehre bağlı ilçelerle köylerde kör topal aksak yıkılmamış yapılar, önemlidir.
Tarih, yer altı ve yerüstü zenginliklerle bütündür. Biz, yer üstündeki zenginliğe değer vermiyoruz, yer altındakiler de koruma kapsamında düşünülüyor, açığa çıkarılmıyor. Bu gün yer altındaki zenginliğin müzelere taşınabilirlik oranı olmasının çok çok altındadır. Bizde müze alışkanlığı olmadığı için, müzeler adeta yabancılar için kurulmuş gibidir.
Yer altı zenginliğin önemli bölümü kaçak kazılarla uzun müddet yurt dışına taşındı. Kimi eserler geri getirilmişse de getirilenler, götürülenlerin yanında silik kalır. Yer üstündeki eserleri koruyamamanın şehri, şehirleri aslî özelliklerinden gittikçe uzaklaştırması, yeni yapılanma, modernleşme, toplu ve çok katlı konut sektörü, işyerlerinin şehir merkezine plazalar, ofisler halinde yapılması gibi çok sebebe dayanır. Yeşil alanların gittikçe daralması ve tarihî yapılardan yıkılanlara göz yumulma sonrası yerlerine iş yerlerinin yapılması, ayrı bir meseledir.Tarihî yapıların gecekondularla sarılmasını başka ülkelerde göremeyiz, adeta bu bize münhasır durum gibidir. Biz, tarihe ve kültüre dair yüzyıllar önce kaleme alınmış eserleri, yazma eserleri elimizi kolumuzu sallayarak sahaflardan alabiliriz, misalen. Bu eserlerin yeri el yazmaları kütüphaneleri olmalı, önemli kütüphaneler olmalı.
AHMET BEŞENK: Diyarbakır’a dönersek, tarih için ne dersiniz? “Medeniyetler Şehri” deriz, “Peygamberler Evliyalar Sahabeler Diyarı” deriz.
MEHMET ALİ ABAKAY: Öncelikle Diyarbakır’da hangi egemenlikler gelip geçmiştir? Bu soruya cevap teşkil edecek malzemeye sahip olmalıyız. Bizim şehrimizde 33 Medeniyet, bir safsatadan ibarettir, açıkçası. Medeniyetin ne olup olmadığını bilmeyen, konuşup durur. Diyarbakır’da Mezopotamya, Roma-Grek ve İslâm Medeniyeti’nden başka medeniyet aramak, beyhude uğraştır. Siz, “Millet” olarak bunu düşünürseniz, Arab’ı, İran’ı, Türk’ü, Kürd’ü bir arada düşünmek zorundasınız. İnançlar için İsevî, Musevî yanında farklı mezheplere göre Keldanî, Süryanî, Asurî, Şemsî, Ermenî, Ezidî olmak üzere çoğu geçmişte kalan izleri sayabilirsiniz. Kalkıp beylikleri medeniyet olarak gösterseniz, bu sahnede komedyenlikten öte mana taşımaz ve kişi, şehrini yüceltmek, şehrine değer vermek isterken gülünç duruma düşer. Akdeniz Uygarlığı’nda egemen olan devletler, birer medeniyet midir?
Medenî, Arapça bir kelimedir. “Şehirli” manasında bu ifade, kendisini öncelikle Medine’de bulur. Medine, Arap ve İslâm Dünyası’nın önemli şehirlerindendir. Önceleri “Yesrib” adını taşıyan şehir, sonradan “Medine” ismini almıştır. Şehirli olmaya “Medenî” deriz. Medenîyet, şehirli insanın inanç, mimarî, tarihî, edebî, musıkî olmak üzere birçok yönünün sanatla, folklorla, dille, giyim ve kuşamla, mutfakla harmanlanmış şeklinin en az bin senelik dönem içinde olabilecek yerleşmiş halidir, tarih içindeki yaşamın. Bu dar bir bölgeye değil, bir veya birkaç şehirle sınırlı olmayan, geniş coğrafyayı içine alan uzun bir sürecin isimlendirilmiş halidir. On-On beş yıllık veya yüz yıllık bir egemenliğe sahip devletin veya beyliğin medeniyet olarak isimlendirilmesi, yanlıştır.
Diyarbakır’da “Peygamberler, Sahabeler, Evliyalar Diyarı” ifadesi, daha yerini tam anlamıyla bulmuş adlandırma değildir. Özellikle peygamber ve sahabe hususunda ifadeler muğlaktır. Herkesin kendi kendisine sahabe kabri icat etmesi, hayra dair iş olmaktan çıkar. Mevcut bilinen sahabelerin kabirleri hakkında açıklamalar daha ihtilaflı iken, yenilerin çıkması muhtemeledir. Bu hususta bir alan araştırması yapılmalıdır, kuşkusuz. Silvan Şeyh Halil Kabristanı’nda Sahabe Camii ve iki kabir, ilgi bekliyor, onarıma muhtaç. Biz, öncelikle mevcut olanları bilmek zorundayız.
AHMET BEŞENK: Kırklar Dağı’nın Kutsallığı İçin Ne Dersiniz?
MEHMET ALİ ABAKAY: Gazetede birkaç hafta süren yazımız vardı. Kırklar Dağı’nın kutsallığı söz konusu değildir. Folklorda bir değere sahip tepelik alandır. Şehrin önceden stratejik alanıydı. Fakat biz, bu tepeyi dağ yapmışız, Nuh Peygamber’in Gemisi ile irtibatlandırmışız, Müslüman Gençle Süryanî Kız aşkını yakıştırmışız, vs… Madem bu alan kutsal, kutsallığını belgelesinler. Kutsallık atfettikleri kilisenin karesi bizde yer alır. Bu alanın önemi, Silvan-Dicle Köprüsü ile irtibatlıdır. Şimdi bu alanın etrafı en olmadık iş yerleriyle çevrili. Bunu bir kenara bırakın, yeteri kadar su verilmediği için nehirde balık ölümleri göz ardı ediliyor. Kutsallıksa çalgı-çengî neyin nesi? Vatandaş, zamanla burayı keşfederek, daha da kutsallaştıracak. Vadî demeye bin şahit alana “Dicle Vadisi” deniliyor.
AHMET BEŞENK: Diyarbakır Kalesi koruma altına alınmalıdır. Ne dersiniz?
MEHMET ALİ ABAKAY: Hz. Süleyman Camii ve çevresi yeniden düzenlendi. Bu alanda birçok yapı ortadan kaldırıldı. Bir Artuklu eseri olan Kemerli Geçide bakın. Yanı başında Müze levhası var. Solunda olan kısımda İç Kale’nin onarım isteyen duvarları yıkık. İçi şahane hale getirilen alanın dışı göz ardı edilmiş. Biz, müze haline getirilen alana imrenerek bakarken, Yığma Tepe’de Artuklu Sarayı, temelleri bile seçilemiyor, toprak altında. Burada bir kazının yapılması için çok yazdık. Yakın zamanda başlayacakmış. Evli Beden ile Yedi Kardeş, dışardan muhteşem, içerden yıkık. Her burç onarılsa, ayakta kalan yaklaşık elli burç, şehir için yirmi-otuz atölye, beş-on fabrika konumunda olur. İstihdama yönelik bir çözümdür, bu. Turizme yönelik alt yapı ihmal edilmiş, yetişmiş elemana ihtiyaç var, eğitim hiç yok. Biz, turisti otelde ağırlamakla, yedirmekle uğraşır dururuz. Turistin eline verecek bir haritamız, üç-beş broşürümüz, şehir gezi rehberimiz yok. Bu büyük çelişkidir.
AHMET BEŞENK: Şehir Araştırmaları Merkezi çalışmalarınız devam ediyor, bildiğimiz kadar. Birazda bu konuda bilgi alalım…
MEHMET ALİ ABAKAY: Birkaç kişinin çabası ile devam eden, tümüyle kendimizce giderleri karşılanan merkez, kimselerin dikkatini çekmemektedir. Biz, şehrin tanınmasını, doğru bilinmesini istiyoruz. Bu merkezi, dünün üniversitesidir, bu günün merkezi yarının üniversite hocalarının mekânı olacak. Fakat, ne mana taşıdığı, bu merkeze ne anlam yüklediğimiz bilinmiyor. Dünyanın en çok şair ve yazar yetiştiren şehirleri arasında yer alan Diyarbakır’da kitaba saygıyı yeniden oluşturmak, bilgiye ve erdeme kapıların yeniden açılmasını gerçekleştirmek zorundayız. Çünkü şehir, gittikçe bu alanlarda kan kaybediyor. Biz, yetkililere durumu arz ettik, onlar uğraşımızı kütüphane olarak biliyor. Kütüphane dediğin iki-üç bin kitapla kurulur, ilçede, kimi şehirlerde. Biz, yüz bin adet kaynak eserle yola çıkmak istiyoruz.
AHMET BEŞENK: Surların üzerindeki her bir sembolün bir efsanesi var derler. Efsanelerden bahsetmedik, bahsedebilir miyiz biraz!…
MEHMET ALİ ABAKAY: Efsaneler önemlidir, geçmişi hatırlamak, olanlardan bilgi almak için. Gerçeği kabullenmeden uzak olana, kalkıp efsaneler üzerinde bilgi sunmak, önem arz etmez. Bu hususta kaleme alınmış birkaç çalışma vardır, özetle. Biz, işin genelde araştırmasını yapmaktayız.
AHMET BEŞENK: Son olarak ne söylemek istersiniz, okurlarımıza, sizi takip eden okuyucularınıza?
MEHMET ALİ ABAKAY: “Biz, şehrin her yönüyle sağlıklı olarak bilinmesi, tanınması ve tanıtılması için Şehir Araştırmaları Merkezi İdealimizi daima canlı tutmaktayız. Bu ideal gerçekleştiğinde Seksen bir ili araştırmak isteyen Diyarbakır’a gelir, Diyarbakır’dan diğer şehirlere ihraç edilecek bu proje, şehrimizin tanınması ve tanıtılması için oldukça önemlidir.” diyoruz. AHMET BEŞENK