Suriye’de siyasi çözüm için çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu çerçevede Anayasa Komitesi'nin kurulması ve çalışmalarına hemen başlaması önem arz ediyor. Burada en acil konu İdlib Mutabakatı’nın uygulanması ve devam eden operasyonların durdurulmasıdır. Bu bölgede yeni bir insani krizin yaşanmasını istemiyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova ziyaretinin ardından dönüş yolunda gazetecilere açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma ziyareti kapsamında Rusya’da bulunduğu temaslara ilişkin, “Rusya’da MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı’na katıldık ve sektörün yeni ürünlerini yerinde tanıma fırsatımız oldu. Savunma sanayiinde Rusya ve diğer ülkelerle iş birliğimizi artırırken milli imkan ve kabiliyetlerimizi her alanda geliştiriyoruz. Bu vesileyle ben de Sayın Putin’i 17-22 Eylül’de İstanbul’da yapılacak Teknofest’e davet ettim” ifadelerini kullandı.
Baş başa ve heyetler arası görüşmelerde Türkiye-Rusya ikili ilişkileri, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduklarının altını çizen Erdoğan, ticaret, turizm ve S-400’ün bu konuların başında geldiğine dikkat çekti.
Suriye’de siyasi çözüm için çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, “Bu çerçevede Anayasa Komitesi'nin kurulması ve çalışmalarına hemen başlaması önem arz ediyor. Burada en acil konu İdlib Mutabakatı’nın uygulanması ve devam eden operasyonların durdurulmasıdır. Bu bölgede yeni bir insani krizin yaşanmasını istemiyoruz. Biz terör örgütlerinin tamamına karşı mücadelede kararlıyız. DEAŞ, PYD-YPG, HTŞ; hepsi bertaraf edilmelidir. Bu konuda taviz vermeyiz. 12 gözlem noktamız İdlib’de çok önemli bir vazife icra ediyor. Görevlerine aynı şekilde devam edecekler. 16 Eylül’de Ankara’da yapacağımız üçlü zirvede bu konuları da Sayın Putin ve Sayın Ruhani ile ele alacağız. Fırat’ın doğusunun PYD-YPG’den temizlenmesi için de önemli adımlar atıyoruz. Güvenli bölge kurulması için ABD ile vardığımız mutabakat bu yönde atılmış doğru bir adımdır. Bu çerçevede ortak harekat merkezi kuruldu ve ortak devriyeler yakında başlayacak. Burada iki hususun altını çizmek isterim. Birincisi Münbiç’tekine benzer bir oyalamaya asla müsaade edemeyiz. Süreç hızlı ilerlemelidir. İkincisi Fırat’ın doğusunun PKK-YPG-PYD için korunaklı bir bölge haline gelmesine izin vermeyiz. Burada bir terör koridoruna izin vermedik. Bundan sonra da adımlarımızı buna göre atacağız. ABD, DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle terör örgütü PYD-YPG ile kurduğu ilişkisine son vermeli, bu örgüte meşruiyet kazandıracak ve alan açacak adımlardan kaçınmalıdır” açıklamasında bulundu.
“Birkaç gün içerisinde Trump ile bir telefon görüşmemiz olacak”
“Su-35 ve Su-57 uçaklarını da incelediniz. F-35’lerin verilmemesi halinde Türkiye bu uçakları alternatif olarak değerlendirebilir mi?” sorusuna ise Erdoğan, “Bununla ilgili daha önce açıklamalarımızı yaptık. Bir defa şunun bilinmesi lazım; biz hiçbir zaman kendi bağımsızlık mücadelemizi birilerinin dudaklarının arasına bırakamayız. Bu bağımsızlık mücadelemiz için uçak olsun, çeşitli savunma sistemleri olsun, helikopter olsun, bugüne kadar biz bunların teminini yaptık. Bu noktada daha önce yaptığım açıklama şuydu; ‘F-35’ler noktasında biz pazar değiliz. Biz burada üreticiyiz. Burada hem mali olarak gerekli desteği veriyoruz hem de parçalarına üretimde katılmak suretiyle biz bu işin üretiminde varız.’ Burada eğer ABD bizimle ilgili kararını verirse, bir defa buradaki 8-9 ülkenin her birine uçak başına nereden bakarsanız bakın 8-9 milyon dolar maliyet bindiriyor. Bunu da tabi kendilerinin düşünmesi lazım. Biz şu anda beklemedeyiz. Nihai kararlarını bekliyoruz. Zannediyorum birkaç gün içerisinde Sayın Trump ile bir telefon görüşmemiz olacak. Bunları tekrar gündeme getireceğiz. Kendileriyle bunu konuşacağız. Onların nihai kararını da öğrendikten sonra adımlarımızı atacağız. Yani biz şu endişeyi taşımıyoruz; ‘Acaba bu olmazsa ne olur’ diye bir şey yok. Her şey olur. Temin edebileceğimiz pazarlar çok” cevabını verirken, “Su-35 ve Su-57 uçakları da alternatifler arasında mı?” sorusuna karşılık, “Niye olmasın? Boşuna gelmedik buraya” karşılığını verdi.
“Şu anda bütün sınır boylarında hazırız”
“ABD ile yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen güvenli bölge mutabakatının sahada yürüdüğü görülüyor. Burada son durum gelinen somut aşama nedir? Ulusal güvenliğimiz açısından bu mutabakat bizim açımızdan tatmin edici mi? Münbiç konusunda yeni bir gelişme bekliyor muyuz?” sorusu üzerine Erdoğan şu açıklamada bulundu:
“Tabii Fırat’ın doğusu konusu özellikle Sayın Trump’ın çok iddialı bir çıkışıydı. Fakat o iddialı çıkıştan sonra maalesef Trump bu işin üzerinde duramadı. Hep Obama’ya yüklendi; yani ‘Biz bu bedeli onlardan dolayı ödüyoruz’ dedi. Tamam da onlar geçti, şimdi sıra sende, ne yapacaksan yap. Ama yapamadı. Adamlarını gönderdi, bizim arkadaşlarla görüşmeler oldu. Bütün bu görüşmelerden sonra en sonunda onlar Obama’nın söylediği 20 milin dışında bir teklifle arkadaşlarımızın karşısına geldiler. Yani derinliği daha da daralttılar. Bunun üzerine ben Hulusi Paşa ve ekibine dedim ki ‘Burada bunu şöyle böyle yapmanıza gerek yok. Biz bunu bu şekilde bir başlatalım ve bu süreci sürdürelim, daha sonra da zaten gereği yapılır’ dedik ve adımı attık. Şu anda bu süreç bir şekilde işliyor ama biz tabi asla rehavete kapılıp da hazırlıklarımızı bir kenara koymadık. Şu anda bütün sınır boylarında hazırız.”
ABD ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeyinde koordineli bir şekilde oluşturulması kararlaştırılan güvenli bölgenin derinliğinin ne kadar olacağı ile ilgili Erdoğan, “Trump’ın söylediği kadar değil. Biraz daha dar ama biz planımızı ona göre yaptık” bilgisini verdi.
Erdoğan, “Kara birliklerimiz girmeye hazır mı?” sorusuna, “Onun için söylüyorum işte. Şimdi hepsi sınırda. Bütün personel, zırhlı taşıyıcılarımız hepsi sınırda. Yani her an her şeyi yapabilecek durumdayız. Bizim için orada bir sıkıntı yok” karşılığını verdi.
“Dosyaların hepsi masaya yatacak, Meclis gereken kararı verecek”
“Terörü, siyasi pozisyon elde etme aracı olarak kullanan iç ve dış faktörler var. Sizin silahla, siyasetin ayrışmasına yönelik kararlı tutumunuz bölgede karşılık buldu, son yerel seçimlerde partiniz çok önemli başarı elde etti. Bu iç ve dış faktörlere mesajınız nedir? Türkiye’nin PKK terör örgütünü tasfiyesi ne aşamada?” sorusuna Erdoğan şu cevabı verdi:
“Şunu bütün samimiyetimle söylemem lazım; muhalefetin terörle mücadele diye bir derdi yok. Terörle mücadele şu anda sadece Cumhur İttifakı’nın verdiği bir mücadeledir. Burada biz yanımızda sadece MHP’yi bulduk. Bunun dışında herhangi bir siyasi terörle mücadelede bizim yanımızda yer almadı. Şu anda dağ taş demeden mücadelemiz sürüyor. Malum üç tane teröre bulaşmış belediye başkanını idari bir kararla görevden aldık. Niye aldık? Çünkü bunlar fakir fukaranın garip gurebanın alın terini, vatandaşımıza hizmet üretsinler diye belediyelere dağıtılan vergileri illeri için harcamak yerine bakıyorsunuz Kandil’e gönderiyor. Kandil’de bunlar kurşun oluyor. Bunlar tespitli. Biz bunları nasıl olur da hala o makamlarda tutarız. Bir başka önemli nokta daha var. Bu çok daha da ileri. Mesela diyorlar ki, diyen de CHP, ‘Madem bunlar terör suçlusuydu, o zaman bunları niye aday yaptınız?’ Bu kadar büyük cehalet olmaz. Belirlenen süreler içerisinde eğer hakikaten bunların aday olmasına mani bir suç varsa ve bu ilçe ya da il seçim kuruluna gelmişse veya Yüksek Seçim Kurulu’na gönderilmişse ona müdahale imkanı doğar. Eğer bu oraya gitmemişse müdahale imkanı doğmaz. Fakat şimdi, mesela Adalet Bakanıma da söyledim, yeni dönemde biz bir çalışma yapmalıyız ve bu çalışmayla birlikte de bu işin önünü çok daha rahat kesebiliriz. Nedir o? Ta beldeden, ilçe ve ile kadar seçim öncesi yapılacak olan ve adayların hakikaten herhangi bir suçu olup olmadığının, adaylığına mani hal olup olmadığının daha önceden soruşturulması, bitirilmesi lazım. Yani şimdi yaptığımız soruşturma, kovuşturma meselesinin o zaman yapılması bitirilmesi lazım. Eğer bu o zaman yapılırsa zaten mesele kalmaz. Şimdi düşünün Mardin Belediye Başkanı çok enteresandır. Neymiş, hastaymış. Hasta olduğu için adli kontrolle cezaevinden bırakıldı. Bu kişi neydi? Mahkum değildi ama tutukluydu. Adli kontrolle serbest bırakıldığı halde Ankara-İstanbul yolunda ana muhalefetin başıyla beraber yürüyüş yaptı. Hasta hasta! Kusura bakmasınlar bunları da göz göre göre yutamayız. Diyarbakır aynı, Van aynı. Bunların dışında göreceksiniz, inşallah Meclis açıldığı andan itibaren bu noktada önümüzde birçok dosyalar var. Bu dosyaların hepsi masaya yatacak. Ondan sonra da Meclis gereken kararını verecektir. Benim seçim öncesi kampanyalarda söylediğim şeyler var. Siz zannediyor musunuz şu anda belediye başkanı olanların birçoğu hakkında herhangi bir soruşturma, kovuşturma veyahut mahkeme dosyaları çıkmayacak. Çıkacak. Bunlar bizim duygusal olarak vereceğimiz kararlar değil. Yargı verecek kararları. Yargı ne karar verirse verecektir.” İHA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova ziyaretinin ardından dönüş yolunda gazetecilere açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma ziyareti kapsamında Rusya’da bulunduğu temaslara ilişkin, “Rusya’da MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı’na katıldık ve sektörün yeni ürünlerini yerinde tanıma fırsatımız oldu. Savunma sanayiinde Rusya ve diğer ülkelerle iş birliğimizi artırırken milli imkan ve kabiliyetlerimizi her alanda geliştiriyoruz. Bu vesileyle ben de Sayın Putin’i 17-22 Eylül’de İstanbul’da yapılacak Teknofest’e davet ettim” ifadelerini kullandı.
Baş başa ve heyetler arası görüşmelerde Türkiye-Rusya ikili ilişkileri, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduklarının altını çizen Erdoğan, ticaret, turizm ve S-400’ün bu konuların başında geldiğine dikkat çekti.
Suriye’de siyasi çözüm için çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, “Bu çerçevede Anayasa Komitesi'nin kurulması ve çalışmalarına hemen başlaması önem arz ediyor. Burada en acil konu İdlib Mutabakatı’nın uygulanması ve devam eden operasyonların durdurulmasıdır. Bu bölgede yeni bir insani krizin yaşanmasını istemiyoruz. Biz terör örgütlerinin tamamına karşı mücadelede kararlıyız. DEAŞ, PYD-YPG, HTŞ; hepsi bertaraf edilmelidir. Bu konuda taviz vermeyiz. 12 gözlem noktamız İdlib’de çok önemli bir vazife icra ediyor. Görevlerine aynı şekilde devam edecekler. 16 Eylül’de Ankara’da yapacağımız üçlü zirvede bu konuları da Sayın Putin ve Sayın Ruhani ile ele alacağız. Fırat’ın doğusunun PYD-YPG’den temizlenmesi için de önemli adımlar atıyoruz. Güvenli bölge kurulması için ABD ile vardığımız mutabakat bu yönde atılmış doğru bir adımdır. Bu çerçevede ortak harekat merkezi kuruldu ve ortak devriyeler yakında başlayacak. Burada iki hususun altını çizmek isterim. Birincisi Münbiç’tekine benzer bir oyalamaya asla müsaade edemeyiz. Süreç hızlı ilerlemelidir. İkincisi Fırat’ın doğusunun PKK-YPG-PYD için korunaklı bir bölge haline gelmesine izin vermeyiz. Burada bir terör koridoruna izin vermedik. Bundan sonra da adımlarımızı buna göre atacağız. ABD, DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle terör örgütü PYD-YPG ile kurduğu ilişkisine son vermeli, bu örgüte meşruiyet kazandıracak ve alan açacak adımlardan kaçınmalıdır” açıklamasında bulundu.
“Birkaç gün içerisinde Trump ile bir telefon görüşmemiz olacak”
“Su-35 ve Su-57 uçaklarını da incelediniz. F-35’lerin verilmemesi halinde Türkiye bu uçakları alternatif olarak değerlendirebilir mi?” sorusuna ise Erdoğan, “Bununla ilgili daha önce açıklamalarımızı yaptık. Bir defa şunun bilinmesi lazım; biz hiçbir zaman kendi bağımsızlık mücadelemizi birilerinin dudaklarının arasına bırakamayız. Bu bağımsızlık mücadelemiz için uçak olsun, çeşitli savunma sistemleri olsun, helikopter olsun, bugüne kadar biz bunların teminini yaptık. Bu noktada daha önce yaptığım açıklama şuydu; ‘F-35’ler noktasında biz pazar değiliz. Biz burada üreticiyiz. Burada hem mali olarak gerekli desteği veriyoruz hem de parçalarına üretimde katılmak suretiyle biz bu işin üretiminde varız.’ Burada eğer ABD bizimle ilgili kararını verirse, bir defa buradaki 8-9 ülkenin her birine uçak başına nereden bakarsanız bakın 8-9 milyon dolar maliyet bindiriyor. Bunu da tabi kendilerinin düşünmesi lazım. Biz şu anda beklemedeyiz. Nihai kararlarını bekliyoruz. Zannediyorum birkaç gün içerisinde Sayın Trump ile bir telefon görüşmemiz olacak. Bunları tekrar gündeme getireceğiz. Kendileriyle bunu konuşacağız. Onların nihai kararını da öğrendikten sonra adımlarımızı atacağız. Yani biz şu endişeyi taşımıyoruz; ‘Acaba bu olmazsa ne olur’ diye bir şey yok. Her şey olur. Temin edebileceğimiz pazarlar çok” cevabını verirken, “Su-35 ve Su-57 uçakları da alternatifler arasında mı?” sorusuna karşılık, “Niye olmasın? Boşuna gelmedik buraya” karşılığını verdi.
“Şu anda bütün sınır boylarında hazırız”
“ABD ile yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen güvenli bölge mutabakatının sahada yürüdüğü görülüyor. Burada son durum gelinen somut aşama nedir? Ulusal güvenliğimiz açısından bu mutabakat bizim açımızdan tatmin edici mi? Münbiç konusunda yeni bir gelişme bekliyor muyuz?” sorusu üzerine Erdoğan şu açıklamada bulundu:
“Tabii Fırat’ın doğusu konusu özellikle Sayın Trump’ın çok iddialı bir çıkışıydı. Fakat o iddialı çıkıştan sonra maalesef Trump bu işin üzerinde duramadı. Hep Obama’ya yüklendi; yani ‘Biz bu bedeli onlardan dolayı ödüyoruz’ dedi. Tamam da onlar geçti, şimdi sıra sende, ne yapacaksan yap. Ama yapamadı. Adamlarını gönderdi, bizim arkadaşlarla görüşmeler oldu. Bütün bu görüşmelerden sonra en sonunda onlar Obama’nın söylediği 20 milin dışında bir teklifle arkadaşlarımızın karşısına geldiler. Yani derinliği daha da daralttılar. Bunun üzerine ben Hulusi Paşa ve ekibine dedim ki ‘Burada bunu şöyle böyle yapmanıza gerek yok. Biz bunu bu şekilde bir başlatalım ve bu süreci sürdürelim, daha sonra da zaten gereği yapılır’ dedik ve adımı attık. Şu anda bu süreç bir şekilde işliyor ama biz tabi asla rehavete kapılıp da hazırlıklarımızı bir kenara koymadık. Şu anda bütün sınır boylarında hazırız.”
ABD ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeyinde koordineli bir şekilde oluşturulması kararlaştırılan güvenli bölgenin derinliğinin ne kadar olacağı ile ilgili Erdoğan, “Trump’ın söylediği kadar değil. Biraz daha dar ama biz planımızı ona göre yaptık” bilgisini verdi.
Erdoğan, “Kara birliklerimiz girmeye hazır mı?” sorusuna, “Onun için söylüyorum işte. Şimdi hepsi sınırda. Bütün personel, zırhlı taşıyıcılarımız hepsi sınırda. Yani her an her şeyi yapabilecek durumdayız. Bizim için orada bir sıkıntı yok” karşılığını verdi.
“Dosyaların hepsi masaya yatacak, Meclis gereken kararı verecek”
“Terörü, siyasi pozisyon elde etme aracı olarak kullanan iç ve dış faktörler var. Sizin silahla, siyasetin ayrışmasına yönelik kararlı tutumunuz bölgede karşılık buldu, son yerel seçimlerde partiniz çok önemli başarı elde etti. Bu iç ve dış faktörlere mesajınız nedir? Türkiye’nin PKK terör örgütünü tasfiyesi ne aşamada?” sorusuna Erdoğan şu cevabı verdi:
“Şunu bütün samimiyetimle söylemem lazım; muhalefetin terörle mücadele diye bir derdi yok. Terörle mücadele şu anda sadece Cumhur İttifakı’nın verdiği bir mücadeledir. Burada biz yanımızda sadece MHP’yi bulduk. Bunun dışında herhangi bir siyasi terörle mücadelede bizim yanımızda yer almadı. Şu anda dağ taş demeden mücadelemiz sürüyor. Malum üç tane teröre bulaşmış belediye başkanını idari bir kararla görevden aldık. Niye aldık? Çünkü bunlar fakir fukaranın garip gurebanın alın terini, vatandaşımıza hizmet üretsinler diye belediyelere dağıtılan vergileri illeri için harcamak yerine bakıyorsunuz Kandil’e gönderiyor. Kandil’de bunlar kurşun oluyor. Bunlar tespitli. Biz bunları nasıl olur da hala o makamlarda tutarız. Bir başka önemli nokta daha var. Bu çok daha da ileri. Mesela diyorlar ki, diyen de CHP, ‘Madem bunlar terör suçlusuydu, o zaman bunları niye aday yaptınız?’ Bu kadar büyük cehalet olmaz. Belirlenen süreler içerisinde eğer hakikaten bunların aday olmasına mani bir suç varsa ve bu ilçe ya da il seçim kuruluna gelmişse veya Yüksek Seçim Kurulu’na gönderilmişse ona müdahale imkanı doğar. Eğer bu oraya gitmemişse müdahale imkanı doğmaz. Fakat şimdi, mesela Adalet Bakanıma da söyledim, yeni dönemde biz bir çalışma yapmalıyız ve bu çalışmayla birlikte de bu işin önünü çok daha rahat kesebiliriz. Nedir o? Ta beldeden, ilçe ve ile kadar seçim öncesi yapılacak olan ve adayların hakikaten herhangi bir suçu olup olmadığının, adaylığına mani hal olup olmadığının daha önceden soruşturulması, bitirilmesi lazım. Yani şimdi yaptığımız soruşturma, kovuşturma meselesinin o zaman yapılması bitirilmesi lazım. Eğer bu o zaman yapılırsa zaten mesele kalmaz. Şimdi düşünün Mardin Belediye Başkanı çok enteresandır. Neymiş, hastaymış. Hasta olduğu için adli kontrolle cezaevinden bırakıldı. Bu kişi neydi? Mahkum değildi ama tutukluydu. Adli kontrolle serbest bırakıldığı halde Ankara-İstanbul yolunda ana muhalefetin başıyla beraber yürüyüş yaptı. Hasta hasta! Kusura bakmasınlar bunları da göz göre göre yutamayız. Diyarbakır aynı, Van aynı. Bunların dışında göreceksiniz, inşallah Meclis açıldığı andan itibaren bu noktada önümüzde birçok dosyalar var. Bu dosyaların hepsi masaya yatacak. Ondan sonra da Meclis gereken kararını verecektir. Benim seçim öncesi kampanyalarda söylediğim şeyler var. Siz zannediyor musunuz şu anda belediye başkanı olanların birçoğu hakkında herhangi bir soruşturma, kovuşturma veyahut mahkeme dosyaları çıkmayacak. Çıkacak. Bunlar bizim duygusal olarak vereceğimiz kararlar değil. Yargı verecek kararları. Yargı ne karar verirse verecektir.” İHA