Bir çoğumuz, BAE’nin neden Sudan’a, hatta Somali, Cibuti ve Eritre gibi Kızıldeniz ülkelerine bu kadar takıntılı olduğunu, neden her sınırı aşıp ülkeyi kaosa sürüklediğini merak ediyoruz.
Cevap Basit: BAE, küresel gıda güvenliğini kontrol etmek ve Kızıldeniz kıyısındaki tüm limanları ele geçirerek bir zamanlar “umman imparatorluğu” olarak anılan denizcilik ağının modern bir versiyonunu kurmak istiyor.
Bunu başarmak için de Sudan’ın geniş tarım arazilerine, muazzam maden zenginliğine ve stratejik kıyı şeridine ihtiyaç duyuyor.
International Holding Company ve Jenaan Investment gibi Emirlik şirketleri halihazırda Sudan’da 50.000 hektardan fazla tarım arazisini kontrol ediyor. Dev Abu Hamed Projesi ise 162.000 hektarlık bir alanı kapsıyor. Bu projeler sudan halkına yardım etmek için değil, BAE’nin kendi gıda arzını güvenceye almak için tasarlandı.
Ancak bu kadar büyük kaynakları kontrol etmek için sahada nüfuz gerekir. Aksi halde, tıpkı Cibuti’de olduğu gibi, “ulusal varlıkları sömürmek ve egemenliği zayıflatmakla” suçlanarak sözleşmeleri iptal edilen DP World vakasında olduğu gibi, kovulma riski doğar.
İşte bu noktada Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) devreye giriyor. BAE, bu milisleri Sudan’daki silahlı uzantısına dönüştürdü; ülkenin altın, toprak ve tarım ihracatına erişim karşılığında para ve silah sağlıyor.
Sudan hükümeti, adaletsiz şartlar nedeniyle bazı BAE tarım anlaşmalarını reddedip yerel halk da bu sömürücü projelere karşı çıktığında, Abu Dabi strateji değiştirdi: ticari anlaşmalardan vekalet savaşlarına geçti.
Petrol rezervleri tükenmekte olan bu çöl devleti, kendi gıda güvenliğini sağlamak ve hatta küresel gıda zincirlerini kontrol etmek saplantısıyla, Afrika ülkelerinin kaynaklarını sömürmekten çekinmiyor. Sudan’ın verimli toprakları ve zengin madenleri uğruna yıkıcı savaşları destekliyor, bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.
Tanık olduğumuz şey, modern bir sömürgeciliktir eski imparatorlukların zihniyetinin günümüze uyarlanmış hâli; ama bu kez, Afrika’yı kendi çıkarlarına göre yeniden şekillendirmek isteyen küçük bir Körfez devleti tarafından yürütülüyor.
BAE’nin kibir, hırs ve bencilliği akıl almaz boyutlarda. Ülkeleri bölüp küçülterek kendisi gibi bağımlı ve kırılgan hale getirmek istiyor üstelik dünya bunu sessizlik ve suç ortaklığıyla izliyor.
Yahudi Siyonizminin insanlığın, özellikle müslümanların başına bela kesildiği bu süreçte, BAE emirliklerine özgü Siyonizmin de insanlığın ve Sudan’a musallat olup onu istikrarsızlaştırmaya çalışmasını hafife almamak lazım. Modern Sömürgeciliğin acımasız bir versiyonu olarak önlenmesi kaçınılmazdır.