Ekmeğe bir yılda üçüncü zam

Abone Ol

Diyarbakır’da ekmek 20 TL’den 25 TL’ye çıktı. Bu sadece 5 liralık bir artış gibi görülebilir. Ama mesele sadece beş lira değil. Bu zam, sofraların temel taşı olan ekmeğe gelen son bir yılda üçüncü zam. Üstelik bu zammın arkasında ne stokçular var ne de ithalatçılar; buğdayın bol olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Peki o zaman neden zam gelir?

Fırıncı dertli. Elektrik, su, maya, un, işçilik. Her şeyin maliyeti artıyor. Asgari ücretle çalışan işçisine maaş ödeyen, fırınını sabaha kadar yanan fırınla ısıtan esnaf diyor ki: “Zam yapmasak batacağız.”

Vatandaş da dertli. “Bir ekmek 25 TL olmuş, bu neyin nesi?” diyor. “Et zaten alamıyoruz, sebze-meyve bile lüks oldu, bari karnımızı ekmekle doyuralım” diyemiyor artık.

Bu çelişki yalnız Diyarbakır’a özgü değil. Türkiye’nin dört bir yanında benzer sahneler yaşanıyor. Üreten de tüketen de memnun değil. Ortada bir kazanan yok. Peki bu kısır döngünün sorumlusu kim?

Aslında mesele yalnızca ekmekte değil. Sofradaki en basit gıdanın bile sürekli zamlanıyor olması, Bugün ekmek, yarın süt, sonra belki okul kantinindeki su, ulaşım ve daha neler neler.

Devletin bu noktada hem üreticiyi hem tüketiciyi koruyacak dengeli bir fiyat politikası geliştirmesi gerekiyor.