GENEL

Gazeteci Sedef Kabaş’a “Yanıltıcı Bilgi Paylaşımı” Davasından

Gazeteci Sedef Kabaş’a “Yanıltıcı Bilgi Paylaşımı” Davasından 10 Ay Hapis Cezası

Abone Ol

Gazeteci Sedef Kabaş, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan hakkında yaptığı bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, cezayla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verdi.

Paylaşım Dava Konusu Oldu Deneyimli gazeteci Kabaş, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’a yönelik yaptığı bir paylaşım sonrasında, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasıyla yargılandı. Savcılık, paylaşımın kamuoyunda yanlış algı oluşturabileceğini ve finansal güveni zedeleyebileceğini öne sürdü. Kabaş ise duruşmadaki savunmasında, paylaşımının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek suçlamaları reddetti. Kabaş, “Gazetecilik mesleğimi, kamu yararı doğrultusunda ve anayasal sınırlar içinde sürdürdüm. Eleştirilerim bir haberin yorumudur, suç unsuru taşımaz” dedi.

Savcılık 1–3 Yıl Arası Hapis Cezası Talep Etmişti Kabaş hakkında geçtiğimiz Mayıs ayında hazırlanan iddianamede, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti. İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme, suçun oluştuğuna kanaat getirerek 10 ay hapis cezası verdi, ancak hükmün açıklanmasını geri bıraktı. Bu karar, Kabaş’ın aynı suçtan beş yıl boyunca benzer bir fiil işlememesi halinde cezasının infaz edilmeyeceği anlamına geliyor.

Kabaş Daha Önce de Benzer Davalarla Gündeme Gelmişti Sedef Kabaş, daha önce de televizyon programlarında yaptığı açıklamalar ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakkında çeşitli davalar açılmasıyla gündeme gelmişti. Gazeteci, ifade özgürlüğü konusundaki tavrıyla ve hükümet politikalarına yönelik eleştirileriyle tanınan bir isim olarak kamuoyunun yakından takip ettiği bir figür olmaya devam ediyor.

Kamuoyunda Tartışma Yarattı Kararın ardından sosyal medyada çok sayıda gazeteci, hukukçu ve siyasetçi konuya ilişkin görüşlerini paylaştı. Bazı kullanıcılar kararı “ifade özgürlüğüne darbe” olarak değerlendirirken, bazıları da “yanıltıcı bilgiyle mücadele” açısından kararın yerinde olduğunu savundu.

Türkiye’de son yıllarda özellikle dijital mecralarda yapılan paylaşımlar nedeniyle açılan davaların sayısındaki artış, “dijital ifade özgürlüğü” konusunu yeniden gündeme taşıdı.