Dolar 19,1750
Euro 20,7916
Altın 1.214,64
BİST 4.812,93
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Diyarbakır 19°C
Az Bulutlu
Diyarbakır
19°C
Az Bulutlu
Pts 22°C
Sal 22°C
Çar 18°C
Per 19°C

“Hayalimde Bir Yere Gittik, Acayip Bir Su İçtim”

“Hayalimde Bir Yere Gittik, Acayip Bir Su İçtim”
22 Şubat 2023 17:42
A+
A-

Depreme Kahramanmaraş’taki ikametinde ailesi ile birlikte yakalanan ve 6 gün enkaz altında bebeği ile kurtarılmayı bekleyen Birol Karatosun, “Çok hayaller görüyordum. Hayalimde bir yere gittik acayip bir su içtim. 3 veya 4’ncü gün ben suya çok doydum. Verseler su içmeyecek şekildeydim. Yüzlerini görmüyorum ama elimde 2,5 litrelik su uzatıyorlar, hem onlar içiyordu hem de ben içiyordum. Rabbim bana su içirmiş de olabilir.” dedi.

Yaşanan depremde çok sayıda mucize kurtuluşa tanıklık edildi. O mucizelerden biride depremin üzerinden 128 saat geçtikten sonra Kahramanmaraş’ta 6’ncı günde 13 aylık bebeği ile birlikte kurtarılan Birol Karatosun oldu. Karatosun yaşadıklarını İLKHA’ya anlattı.

Tedavi gördüğü hastaneden yeni taburcu olduğunu belirten Karatosun, yakınlarının ikamet ettiği Hatay’ın Erzin ilçesine geldi. Hastanede tedavi gören 13 aylık Emir Asaf’a sarılacağı günü iple çekiyor.

Karatosun’un eşi ve iki çocuğu da yan odada deprem sırasında enkaz altında kalarak vefat etti.

Yaşananları, 6 gün boyunca bebeğini korumak için yaptığı mücadeleyi anlatan Karatosun, “Eşim çocuk odasına gitti, bende emir Asaf’ı kucağıma alayım dedim. Emir Asaf’ı kucağıma aldım. Bağrıma bastım. Birden kolonlar yıkılmaya başladı. Alttan kolon sesleri geldi. Yukarıya baktım tavan gelmeye başladı. Bir baktım zaten deprem bitmiş. Rabbim beni beşiğin içine yatırmış yavrumda yan tarafıma sıkışıktı. Onu çıkartıp yanıma aldım. Göz gözü görmüyor böyle bir karanlık yok. Çocuğumun neyi var neyi yok diye elimle yokluyordum. Ondan sonra ön tarafıma aldım. Hayat boşluğumun nerede olduğunu öğrenmeye çalıştım. Sonrada beşiğin içinde olduğumu farkına vardım. Beşiğin içinde olduğumu anlayınca yan tarafıma belime doğru oğlumu aldım. Zaten yüz üstü iki bacağımda sıkışık şekilde yatıyordum. Rabbim ona öyle bir yer hazırladı ki bir kişi hazırlasa böyle yer hazırlayamaz. Çocuğu oraya koydum ondan sonra beklemeye başladık.” dedi.

Enkaz altında kaldıkları alanın ikinci depremde daha da daraldığını belirten Karatosun, “Her taraftan yardım sesleri geliyordu. ‘Kurtarın beni, imdat, Allah’ gibi sesler her taraftan geliyordu. Ben kendi kendime dedim ki bağırsam da şimdilik bir çaresi yok dedim. Her yer toz duman. Çok toz yuttuk. Ben tozdan tüküremiyordum. Birinci gün o şekilde her taraf tozdu. Kaldığım yerin sıcaklığı çok iyiydi. Oğlumu arkama aldım. Oğlumu yavaş yavaş almam bir günümü buldu. Çünkü iki bacağım sıkışık göğsümün üstünden küçük bir demir geçiyor. Göğüs tarafında bir bası yaram var. Ayağım komple sıkışık sadece parmaklarımı oynatabiliyorum. Arkama da çekmeceler devrilmiş o beni sıkıştırıyor. O yüzden hiç sağa sola gidemiyordum. Birinci ikinci gün yerim çok iyiydi. Birde daha vücut sağlamdı ve sıkıntı yoktu. Birinci günü bir deprem daha oldu ya onda da bu defa diğer taraftaki çekmeceler komple düştü. Benim alanım bir metre ise 40 santime düştü. Hiç yerim kalmadı. Nefes alacak yerim kalmadı baktım nefes alamıyorum. Rabbim bana güç ver dedim. Sağdan soldan kesilmiş fayans parçası elime geldi. Ben o bez yerleri yırttım bana hava gelmeye başladı.” ifadelerini kullandı.

“Rabbim bununla sınadı”

Karatosun, “Rabbime binlerce şükür bilincim hiç gitmedi. 4-5 gün boyunca birçok rüya gördüm. Rüyalarımda gittim dışarıya, kepçe buldum, çocuklarımı çıkardım, işime gittim belki o ara uyuyordum. Ama benim bilincim hiç gitmedi. Rabbim bununla sınadı. Eşim ve diğer çocuklarımdan hiç ses çıkmadı. Yatak odasında dolaplar beni kurtardı. O zaman eşimi ve çocuklarımı Rabbim yanına aldı dedim. Rabbime şükür ve tevekkül etmekten başka şansımız yok.” şeklinde konuştu.

Çocuğu ile birlikte enkaz altında yaşadıklarını anlatan Karatosun, “6 günde açlık hissi çok şükür hiç yoktu. Hiç acıkmadım ama çok susadım. Rabbime çok dua ettim. Susuzluk inanılmaz şeydi. Yavruma bir bardak su için elimden ne gelse yapardım. Taşları elime aldım yontmaya başladım sonuç yok. Yoruldum. Bir şeyleri yontuyorum bu defa toz çıkıyor. Toz daha çok öksürtüyor. Rabbim herhalde beni böyle imtihan edecek. Rabbime tevekkül edip her şeyi akışına bıraktım. Oğlumla ilgilendim. İki gün ‘baba baba’ diyerek ağladı. Üçüncü gün çocuk açlıktan kendinden geçti. 4-5-6 gün… Çok hayal gördüm. Şeytan gelip vesvese verdi. Şeytan iki kere geldi. Abimi arkadaşlarımı herkesi çok çağırdım. Sonra sabaha doğru telefon çaldığını duydum. Eşimin telefonu yanımdaydı. Açtım baktım şarjı 20 civarında baktım şebekesi yok hemen geri telefonu kapattım. İkinci gün telefonu açtım. Telefonu açtığımda biraz çok şarjı yedi. Üçüncü gün açtığımda şarjı 7-8 kalmıştı. Kendi kendime düşündüm barı kurtulamazsak helallik alayım. Abime babama mesaj attım. Ufak tefek borçlarım vardı, 300-400-500 lira onlara mesaj attım. Bunlara borcum var ben borçlu gitmek istemem diye mesaj attım. Helallik istedim. Bu mesajları ikinci gün attım. Üçüncü günü tekrar açtım baktım mesajlar gitti.” diye konuştu.

“Hep, baba mama deyip bana vuruyordu”

Sürekli oğlu ile ilgilendiğini söyleyen Karatosun sözlerini şöyle sürdürdü:

“Oğlum ben nereye gidersem oraya gidersin dedim. Ondan sonra hiç arkamı bırakmadı. Kendinden geçene kadar hiç bırakmadı. Hep baba mama deyip bana vuruyordu. Dördüncü günden sonra baktım çocuk sıkıntıya giriyor. İki üç saate bir bende de tükürük yok ki ayaklarını öpüyorum ki belki biraz ferahlanır diye düşünüyordum. Hafif hafif ısırıp cimcikliyordum. Kendine getirmeye çalışıyorum. Beşinci günde çok korktum. Baya bir cimcikledim uyanmadı. Oğlum dedim biraz ferahlansın diye kalktım ayaklarını yaladım. Ağlamaya başladı. ‘Elhamdülillah’ dedim.”

Karatosun, “Suyun bir damlasına bile muhtaç olduğumuz yerde malın mülkün önemi yok. Çocuğuma bir damla su için ben bütün ömrümü, kazandıklarımı, hayatımı verebilirdim. Bir damla su için gelmişimi geçmişimi ve bütün mal varlığımı hepsini verebilirdim. Çok hayaller görüyordum. Hayalimde bir yere gittik acayip bir su içtim. 3 veya 4’ncü gün ben suya çok doydum. Verseler su içmeyecek şekildeydim. Yüzlerini görmüyorum ama elimde 2,5 litrelik su uzatıyorlar, hem onlar içiyordu hem de ben içiyordum. Rabbim bana su içirmiş de olabilir. Yoksa bir bünyenin bu kadar sağlıklı kalması sıkıntılı. 3-4’ncü gün çok fazla su içtiğimi hatırlıyorum. Ama yüzleri hatırlayamıyorum. Birkaç kişi böyle hep beraber suyumuzu içtik. İçtikçe bitmeyen bir sudan içiyordum. Ben bir ara ‘Artık içemiyorum.’ dedim. Böyle bir şey başımıza geldi. Rabbim bizi böyle sınadı. Rabbim eşimi ve iki çocuğumu aldı. Ben onların şehit olduğuna inanıyorum. Çok şükür acı çekmemişler. Birinci gün vefat etmişler. Rabbim beni böyle sınadı. Rabbimin takdir ettiklerinden sual olunmaz. ‘Benim böyle yaşayacak günüm varmış’ deyip (herkesin) Rabbime tevekkül etmekten sığınmaktan başka çaremiz yok. Biz ne kadar ağlarsak, ne kadar dövünürsek kendi kendimizi yırtsak da ondan geldik ona gideceğiz bilincinde olmamız lazım. Ben şuna inanıyorum. Beni tanıyan bilir hayatım boyunca ben kimsenin kalbini bilerek kırmadım. Belki de Rabbim bana onun mükâfatını verdi. Kimsenin kalbini kırmamak ve kimsenin malında gözü olmamak lazımmış. Bir dilim portakal için orada nelerinizi verirsiniz. Ben kabir azabı gibi bir şey çektim diye düşünüyorum.” dedi. İLKHA