Yaz mevsimi Güneydoğu’da başka bir anlam taşır. Diyarbakır’da sıcaklık sadece hissedilmez, adeta ciğerlere işler. Bu şehirde yaz aylarında sokakta yürümek cesaret ister, hele ki toplu taşıma araçlarında seyahat etmek artık bir tür eziyete dönüşmüş durumda. Çünkü Diyarbakır yanıyor, ama toplu taşıma araçlarının büyük çoğunluğu hâlâ klima çalıştırmıyor ya da çalıştıramıyor.
Kimi minibüslerin kliması bozuk, kimilerinde ise hiç yok. Sonradan taktırılmış sistemlerin büyük bölümü ise bu sıcağa karşı adeta etkisiz. Aracın içine adımınızı attığınızda üzerinize kapatılmış sıcak hava tabakasıyla karşılaşıyorsunuz. Camlar buğulu, hava ağır, nefes almak bile zor. Yolcular bir kamyonun kapalı kasasında taşınır gibi seyahat ediyor. Ter içinde, havasız, bunaltıcı bir ortamda, çaresizlikle bir an önce inmenin yolunu arıyor herkes.
Daha da ilginci, bazı yolcular bu şartlar altında klimanın çalışmasına bile razı olamıyor. Çünkü klimalar çalışsa da etkili değil, bu nedenle insanlar daha da bunaldıklarını düşünüyor ve çözümü camları açtırmakta, kapıları açık bırakmakta buluyorlar. Bu da başka bir tehlikeyi doğuruyor: güvenlik.
Burada hem yolcunun hem de şoförün suçu değil bu durum. Asıl sorun, denetimsizlik. Diyarbakır gibi sıcaklıkların 45 dereceyi bulduğu bir şehirde, klimasız ya da işlevsiz klimalı araçların sefer yapmasına izin verilmesi büyük bir halk sağlığı sorunudur.
Bu artık sadece bir konfor meselesi değildir. Yaşlılar, kronik hastalar, çocuklar için bu yolculuklar ciddi sağlık riskleri taşımaktadır. Aşırı sıcak ve havasızlık tansiyon krizine, solunum problemlerine hatta bayılmalara neden olabilir. Peki bunun hesabını kim verecek?
Yetkililer bu konuda acilen harekete geçmeli. Araçlara düzenli klima denetimi yapılmalı, teknik yetersizlikler göz ardı edilmemeli. Gerekirse klima standartlarına uymayan araçlar trafikten men edilmelidir. Toplu taşıma, insanların eziyet çektiği değil, güvenli ve sağlıklı ulaşım sağlayabildiği bir hizmet olmalıdır.
Yaz sıcağı geçici olabilir ama bu ihmallerin doğurduğu sonuçlar kalıcıdır. Diyarbakır halkı bu soruna karşı daha yüksek ses çıkarmalı; “toplu taşımada insanca yolculuk hakkımız” demelidir.