TBMM 27. Dönem 5. Yasama Yılı açılışına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yıllarca terör örgütleri dahil her kesim tarafından istismar edilen ve adına ‘Kürt sorunu’ denen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük.” dedi.
TBMM 27. Dönem 5. Yasama Yılı açılışına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genel Kurul’da milletvekillerine hitap etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’ye gelişinde resmi tören ile karşılandı. Törende Erdoğan’a TBMM Başkanvekili Celal Adan eşlik etti. Törenin ardından Erdoğan, TBMM ana bina girişinde kendisini bekleyen milletvekillerini selamladıktan sonra Genel Kurul’a girdi. Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un yaptığı açılış konuşmasından sonra kürsüye geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında hayatını kaybeden Oğuzhan Asiltürk’e rahmet diledi.
“15 Temmuz'da da Meclisimiz, kirli ellerin bu mübarek ülkeye değmesine izin vermemiştir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meclisimiz, iki defa gazilik unvanıyla müşerref olmuş, şartlar ne olursa olsun ülkesine ve milletine hizmet yolundan ayrılmamış müstesna bir kurumdur. Tıpkı Milli Mücadele döneminde olduğu gibi 15 Temmuz'da da Meclisimiz, kirli ellerin bu mübarek ülkeye, bu kutlu çatıya değmesine izin vermemiştir. Her biri diğerinden yoğun geçen yasama yıllarında gece gündüz çalışarak ülkelerine hizmet eden siz kıymetli milletvekillerimizin fedakârlıkları ve gayretleri, hiç şüphesiz tarihe takdirle kaydedilmiştir. Artık milletimiz şunu biliyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ışıkları yanıyorsa, Meclis çalışıyorsa, milletvekillerimiz görevleri başındaysa, Allah'ın izniyle, bu ülkenin sırtı yere gelmez. Meclis kürsüsünde ifade edilen her beyanın, milletin çıkarı gayesiyle dile getirildiğini düşünüyorum. Milletiyle ve vekilleriyle yürüttüğümüz her mücadele gibi, büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası hedefimize de inşallah birlikte ulaşacağımıza inanıyorum. Son yıllarda üretkenliği daha da artan Meclisimizin, 2023 hedeflerimize ulaşma ve 2053 vizyonumuzu hayata geçirme konusunda üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerine getireceğinden şüphe duymuyorum” diye konuştu.
“Yeni anayasa, milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır”
Bir süre önce gündeme getirdikleri, Türkiye’ye tarihinde ilk defa, doğrudan milli iradenin eliyle, yeni bir anayasa kazandırma teklifinin de, Meclis tarafından başarıyla hayata geçirileceğini ümit ettiğini belirten Erdoğan, “Meclisimizin mümkün olursa tamamının uzlaşmasıyla hazırlanacak bir yeni anayasa, milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır. Bunun için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerin yeni anayasa tekliflerini en kısa sürede kamuoyuyla paylaşmalarını bekliyoruz. Biz, seferle mükellef olduğumuz inancıyla bu girişimi başlattık, hazırlıklarımızı yapıyoruz, neticede karar ve takdir yüce Meclis'indir. Ülkemize kazandırmayı hedeflediğimiz doğrudan milli irade eliyle hazırlanmış bu ilk anayasa teklifimize destek ve katkı verecek herkese şimdiden teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
“Türkiye'ye yönelik, buram buram kin ve nefret kokan tutumları asla unutmayacağız”
Geçen sene Meclis’in yeni yasama yılı açılışında Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için savaşan Azerbaycanlılara destek verdiklerini ve dua ettiklerini hatırlatan Erdoğan, “Hamdolsun, 44 gün süren bu zorlu mücadele, Azerbaycan'ın zaferiyle sonuçlandı. Böylece yaklaşık 30 yıldır işgal altında olan Azerbaycan toprakları ve Karabağ yeniden özgürlüğüne kavuştu. Biz de bizzat Bakü ve Şuşa'yı ziyaret ederek, Azerbaycanlı kardeşlerimizin sevinçlerine ortak olduk. İnşallah önümüzdeki haftalarda Azerbaycanlı kardeşlerimizle yine bir araya geleceğiz. Karabağ savaşı sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Azerbaycanlı kardeşlerimiz kadar bizim için de adeta bir turnusol kağıdı işlevi görmüştür. İşgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesi veren bir ülkeye ve onu destekleyen Türkiye'ye yönelik, buram buram kin ve nefret kokan tutumları asla unutmayacağız. Yaşadığımız her tecrübeyi bir ders haline getirerek geleceğe bakacağız. Biz kardeşliğin, dostluğun, yoldaşlığın, dayanışmanın, işbirliğinin kadrini-kıymetini bilen, her adımımızı buna göre atan bir ülkeyiz. Suriye'den Libya'ya, Balkanlar'dan Kafkasya'ya, Somali'den Afganistan’a her yerde aynı anlayışla hareket ettik, ediyoruz. Akdeniz'deki hak ve menfaatlerimizi korurken, Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin iki devletli çözüm yolunda attıkları adımlara destek olduk. Bu kapsamda, Kapalı Maraş'ın yeniden açılması başta olmak üzere, pek çok önemli adım attık, atmayı sürdüreceğiz. Batı Trakya'daki Türk ve Müslüman unsurların, hepsi de uluslararası anlaşmalara dayalı haklarının korunması için tüm platformlarda mücadeleye devam edeceğiz. Kırımlı kardeşlerimizin haklarını Ukrayna'nın toprak bütünlüğü temelinde savunurken, Çin'in toprak bütünlüğü temelinde Uygur Türklerinin insan haklarından en geniş manada istifade edebilmelerinin de takipçisi olacağız. Filistin ve Kudüs'ten Keşmir'e, Rohingya Müslümanlarından Afrika'da güvenlik ve yoksulluk cenderesi altında hayatlarını sürdüren insanlara kadar herkese gönül kapımızı sonuna kadar açık tutacağız. Nerede bir mazlum, nerede bir mağdur varsa hep yanlarında olmaya gayret gösterdik, göstereceğiz. Ülke ve millet olarak, hamdolsun, geçmişimizde ne sömürgecilik utancı, ne soykırım ayıbı, ne haksızlık ve adaletsizlik lekesi vardır. Bunun için de her yere, alnımız ak bir şekilde göğsümüzü gererek gidiyor, tenkitlerimizi de, tekliflerimizi de hasbi bir şekilde dile getiriyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin çarpık yapısını eleştirmek için ortaya koyduğumuz, zamanla küresel sistemin tüm yanlışlarını da kapsayacak şekilde genişleyen ‘Dünya 5'ten büyüktür’ tespitimizin böylesine benimsenmesinin sebebi işte budur. Bölgemizde ve dünyada yaşanan her gelişme, bu tespitin haklılığını ve isabetini teyit etmektedir. Geçtiğimiz günlerde New York'ta açılışını yaptığımız yeni Türkevi de, konumu ve mimarisiyle, ülkemizin, insanlığın tamamını kucaklayan yaklaşımının görkemli bir sembolü olarak tarihteki yerini almıştır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri başta olmak üzere çok sayıda misafirimizin katılımıyla hizmete giren yeni Türkevi'miz, kendi vatandaşlarımız ve görevlilerimizle birlikte, tüm dost ve kardeşlerimize de hizmet verecektir. Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarını şimdiden artırdığına bizzat şahit olduğumuz böylesine görkemli bir eseri ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz” ifadelerini kullandı.
“Avrupa'da kaybolan on binlerce mülteci çocuğun akıbeti hâlâ meçhul”
“Bin yıl önce Anadolu'yu bize vatan yapan devletin armasında, doğuya ve batıya bakan, dolayısıyla geniş bir coğrafyayı kucaklayan çift başlı kartal vardı. Böyle bir miras üzerinde kurulan Türkiye'nin bölgesiyle olan gönül bağını koparmaya çalışmak kimsenin hakkı da, haddi de değildir” ifadelerini kullanan Erdoğan, 10. yılını geride bırakan Suriye krizinde uluslararası toplumun hem fiili müdahale hem insani destek hem mülteci akınının yönetilmesi konusunda ne kadar aciz olduğunun görüldüğünü kaydetti. Erdoğan, “Türkiye, tek başına 4 milyon mazluma kollarını açarken, sınırlarına dayanan birkaç bin mülteci karşısında paniğe kapılan, hakkı ve hukuku bir kenara bırakıp insanlıktan uzak davranışlar sergileyenler oldu. Hemen her gün, ellerinde avuçlarında ne varsa alınıp, üstüne bir de işkence edilerek, botları delinerek ölüme terk edilen veya zorla geri gönderilen insanlarla karşılaşıyoruz. Bu insanlık dışı tutumun sahipleri, aynı zamanda mültecilerle ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini ve kararlarını da çiğnemektedirler. Nitekim, Avrupa Birliğinin bölgedeki mülteci trafiğiyle ilgili çalışmaları denetlemek için kurduğu yapının faaliyetlerini de yavaş yavaş sonlandırmaya başladığı görülüyor. Akdeniz’in karanlık sularında her yıl kaç bin kişinin umut yolculuğunda hayatını kaybettiğinin istatistiği dahi tutulamıyor. Avrupa'da kaybolan on binlerce mülteci çocuğun akıbeti hâlâ meçhul. Bu konuda bizim milletvekillerimizin yaptıkları girişimler dışında, kayda değer herhangi bir gayret veya çalışma da mevcut değil. Halbuki, sadece bu hususlar bile tek başına, vicdanı, ahlakı, insana saygısı olan toplumları ayağa kaldırmaya, sorumlulardan hesap sormaya yeterli olmalıydı” açıklamasında bulundu.
Aynı ikiyüzlülüğün benzerinin Suriye'deki terör örgütleri konusunda da yaşandığını belirten Erdoğan, “Özellikle DEAŞ bahanesiyle bölgenin altını üstüne getirenlerin hiçbiri, bu örgütle fiilen mücadele etmemiştir. Sadece Türkiye, bu karanlık örgütle sahada karşı karşıya gelmiş ve birileri tarafından sürekli şişirilen balonu kısa sürede patlatmıştır. Ama bazıları hâlâ Suriye'de DEAŞ bahanesiyle terör örgütlerini veya halkıyla kavgalı rejimi desteklemeyi sürdürmektedir. Tabii biz burada herkesin, terörle mücadele kılıfı altında bölgede kendi ajandasını hayata geçirme peşinde koştuğunu biliyoruz. Sırf bunun için yüzbinlerce insanın ölmesine, milyonlarca insanın evlerinden, ülkelerinden edilerek sefalete sürüklenmesine göz yumanlara karşı hakkın ve hakikatin yanında yer almak boynumuzun borcudur. Biz insani görevimizi yaptığımız için üstesinden gelemeyeceğimiz bir güvenlik veya refah krizine sürüklenmedik ama bu saikle insanlıktan çıkanlar asla huzur bulmadılar, bulamayacaklar. Dünyanın kendi etraflarında döndüğünü, diğer herkesin kendilerine hizmet etmekle mükellef olduğunu sananlar, yaşanan her siyasi ve sosyal çalkantıyla, tabiattaki her değişimle işin öyle olmadığını görmeye başlıyorlar. Afrika'daki kıtlığın, sadece orada yaşayanların değil tüm insanlığın ortak sorunu olduğu yakında daha iyi anlaşılacak. Kutuplardaki buzulların erimesinin, sadece oradaki penguenlerin değil insanlık başta olmak üzere tüm canlıların sorunu olduğu yakında daha iyi anlaşılacak. Dünyanın uzak ve ücra diye bakılan köşelerindeki iç çatışmalardan kaçan insanların yaşadığı trajedilerin, aslında herkesi bekleyen bir tehlike olduğu zamanla daha iyi anlaşılacak. Velhasıl, hiç kimsenin mutlak bir güvenlik ve refah fanusu içinde yaşamadığı, herkesin nimeti ve külfetiyle bu büyük dünyanın bir parçası olduğu gerçeği daha iyi anlaşılacak. Türkiye, işte bu fotoğraf içinde kendine, demokrasisini ve kalkınmasını güçlendirerek korumak suretiyle bölgesinde ve dünyada hak ettiği yere gelmesini sağlayacak bir vizyon belirlemiştir. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına atfen ilan ettiğimiz 2023 hedefleri bu vizyonun ilk durağı olacaktır. Tıpkı geçtiğimiz bir asır gibi, önümüzdeki asrın şekillenmesinde de, Millet Meclisimizin eşsiz bir rolü olacağına tüm kalbimle inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“Hiçbirimiz için başka Türkiye yok”
Geçtiğimiz 19 yılda eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye kadar devlet ve millet hayatının her alanında gerçekleştirilen büyük atılımı, 2023 vizyonunun temel altyapısı olarak gördüklerini belirten Erdoğan, “Artık siyasi olmaktan çıkıp milli hedefler haline dönüşen bu vizyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisimizden başlayarak hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkemizin tüm fertleriyle hep birlikte sahiplenmeliyiz. Çünkü; hiç birimiz için başka Türkiye yok. Hiçbirimiz için başka vatan yok. Hiçbirimiz için başka devlet yok. Hiçbirimiz için başka gelecek yok. Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki; Bölünerek büyüyemeyiz. Parçalanarak güçlenemeyiz. Husumeti körükleyerek kardeşliği kökleştiremeyiz. Saplantılara sarılarak demokrasimizi ilerletemeyiz. Bizi biz yapan değerlerden vazgeçerek ufkumuzu derinleştiremeyiz. Dünyanın gittiği istikamet, farklılıklarımızı değil müştereklerimizi öne çıkararak birbirimize daha sıkı kenetlenmemiz gerektiğini gösteriyor. Bunu başaramayan toplumların ve ülkelerin başlarına gelenleri ibretle takip ediyoruz. Türkiye'yi bugüne kadar böyle bir duruma düşüremediler, inşallah bundan sonra da düşüremeyecekler. Milletimizin her bir ferdinin feraseti, dirayeti, cesareti, kahramanlığı ve çalışkanlığıyla elde ettiğimiz bu başarıda emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum. Diğer yandan, ülkemize yaptığımız en büyük hizmetlerden biri de güvenlik stratejilerimizi değiştirmektir. Tehditleri kaynağında bulup yok etme esasına dayanan yeni güvenlik anlayışımız sayesinde, sınırlarımızın dibinde bir veya birkaç terör koridoru oluşturulmasının önüne geçtik. Yıllarca terör örgütleri dahil her kesim tarafından istismar edilen ve adına ‘Kürt sorunu’ denen meseleyi, hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla çözdük. Diyarbakır'daki vatandaşlarımıza bizzat söz verdiğimiz şekilde ret, inkar, asimilasyon politikalarını nasıl ortadan kaldırdıysak, geri kalmışlık zincirini nasıl kırdıysak, bu meseleyi hala istismar konusu yapmak isteyenlerin maskelerini de aynı şekilde düşüreceğiz. Böylece Diyarbakır Annelerinin şanlı direnişleriyle terör örgütünü tir tir titretebildikleri, onların siyasi uzantılarının gerçek yüzlerini ortaya çıkardıkları bir dönemi başlattık. Bu vesileyle, Diyarbakır Annelerini bir kez daha buradan selamlıyorum” dedi. İHA