DİYARBAKIR HABER- Türkiye’nin dört bir yanında şehit ve gazi ailelerinin sesi olmak için uzun yıllardır mücadele veren Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Büyükburç, “Terörsüz Türkiye” sürecini değerlendirmek üzere sorularımızı yanıtladı.
Bir şehit abisi olan Ahmet Büyükburç, hem aile geçmişi hem de sivil toplum alanındaki çalışmalarıyla öne çıkan bir isim. 1994 yılında Erzincan’ın Çayırlı bölgesinde vatan görevini yaparken kardeşini şehit veren Büyükburç, bu acının ardından 1997’de Diyarbakır Şehit Aileleri Yardımlaşma Derneği’ni, sonrasında Anadolu Şehit Gazi Federasyonu’nu, 2015’te ise kamu kurumlarında çalışan şehit ve gazi yakınları için sosyal yardımlaşma derneğini kurarak örgütlü mücadelenin öncülerinden oldu. 2021 yılında Ankara merkezli olarak kurulan ve 81 ili kapsayan Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu’nun kurucu genel başkanı olarak, şehit ve gazilerin haklarını savunmaya devam ediyor.
Röportajımızda Ahmet Büyükburç, hem kendi hayat hikâyesini hem de Anadolu’nun geçmişten bugüne terörle sınanan yolculuğunu anlattı. 639’da Diyarbakır’ın İslam’la şereflenmesinden 1071 Malazgirt Zaferi’ne, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye kadar tarihten örneklerle kardeşliğin önemini vurgulayan Büyükburç, bugün gelinen noktada “Terörsüz değil, teröristsiz Türkiye” talebini dile getiriyor.
Biz de sohbetimize “Ahmet Büyükburç kimdir?” sorusuyla başladık…
Öncelikle sizi kısaca tanıtabilir misiniz? Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu nasıl doğdu, şahsî hikâyeniz nedir?
“Ben bir şehit ailesinin mensubuyum; ağabeyim 1994’te Erzincan Çayırlı’da vatan görevi esnasında şehit düştü. Bu acı deneyim bizi sivil toplumda örgütlenmeye yönlendirdi. 1997’de Diyarbakır Şehit Aileleri Yardımlaşma Derneği’ni, sonrasında Anadolu Şehit Gazi Federasyonu’nu kurduk. 2015’te kamu çalışanı şehit-gazi yakınları için bir sosyal yardımlaşma derneği kurduk. 2021’de ise merkezi Ankara olan ve 81 ili kapsayan Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu’nu kurduk. Amacımız, şehit ve gazi ailelerinin haklarını savunmak, yaşanan haksızlıkları görünür kılmak ve toplumsal barışa katkı sunmaktır”
Mecliste sunduğunuz bir yasa teklifi olduğundan bahsettiniz. Amacı ve içeriği nedir?
Teklifimiz, vatandaşlık statüsünde olup da yabancı taraflarda silahlı faaliyetlere katılan kişilerle ilgili yasal yaptırımların uygulanmasını içeriyor. Vatandaş olanların, başka bir çatışmada fiilen yer alıp orada suç işlemesi durumunda mal varlıklarına el koyma ve hukuki süreçler başlatılması gibi cezai ve idari önlemler önerdik. Amacımız, devlet sınırları içinde hukukun üstünlüğünü sağlamak ve iç güvenliği zedeleyen eylemlerin sonuçsuz kalmamasını temin etmektir”
“Terörsüz Türkiye” söylemi gündemde. Sizin yaklaşımınız nedir; süreç nasıl ilerlemeli?
“Biz “teröristsiz bir Türkiye” diyoruz; terörü bitirmek ana hedef. Ancak Kürt meselesi ayrı bir hak meselesidir ve pazarlık konusu yapılamaz. Terörün kökünü kazımak, aynı zamanda halkın temel haklarını tanımakla yürütülmelidir. Önce terörü bitirelim, sonra anayasal düzeyde ve geniş mutabakatla Kürtlerin haklarını güvence altına alalım. Süreçlerde mağdur ailelerin, şehit yakınlarının ve gazilerin doğrudan muhatap alınması gerekir”
“Muhatap” tanımından ve sürece katılımdan bahsettiniz; somut önerileriniz neler?
“Somut önerimiz 81 ilde sembolik de olsa her ilden belirli sayıda şehit yakını, gazi ve ilgili şahsiyetlerin seçilip Ankara’da dinlenmesidir. Önerdiğim sayı kabaca her ilden 5’er kişiden oluşan yaklaşık 500 kişilik bir heyet. Bu heyet doğrudan TBMM ve Cumhurbaşkanlığı düzeyinde dinlenmeli; sahadan gelen gerçek mağduriyetler, beklentiler ve çözüm önerileri dikkate alınmalıdır. Bu adım, sürecin samimiyetini ve güvenilirliğini artırır”
Kürt meselesinin çözümünde hangi ilkeler öncelikli olmalı?
“İlk olarak, haklar tartışılamaz; insan hakları, dil, kültür ve sosyal haklar anayasal teminat altına alınmalı. İkincisi, çözüm süreci pazarlık masası değildir; Kürtlerin temel hakları devletin güvence altına alacağı haklardır. Üçüncü olarak, yerel aktörlerin, kanaat önderlerinin, partilerin ve STK’ların katılımıyla bir konsensus oluşturulmalı. Anayasa değişikliği gerekiyorsa, bunun geniş tabanlı bir mutabakatla yapılması şart. Ayrıca sahada şiddetin tamamen bitmesi, silah bırakma süreçlerinin doğrulanması ve adalet mekanizmalarının işletilmesi gerekir”
Terör mağdurlarının taleplerine nasıl yaklaşılmalı?
“Mağdurların doğrudan muhatap alınması şart. Şehit aileleri ve gaziler sürecin pasif tanığı değil, aktif paydaşı olmalı. Bu ailelerin acıları, beklentileri ve talepleri doğrudan dinlenip çözüme dönük somut biçimde ele alınmalıdır. Ayrıca “mağdurların mağduriyeti” telafi edilmeli; sosyal, ekonomik ve psikolojik destek programları uzun vadeli planlarla sağlanmalıdır”
Süreçle ilgili güven bunalımına dair ne söylersiniz?
“Güven, şeffaflıktan ve katılımdan gelir. Eğer sadece sözde bir barış yapılıyorsa veya kararlar belli merkezlerden dayatılıyorsa toplumsal kabul sağlanmaz. Bu nedenle her ilde temsili heyetlerin dinlenmesi, kararların sivil toplum tarafından izlenmesi, barış sonrası dönüşümlerin (istihdam, eğitim, altyapı) somut programlarla desteklenmesi gerekir. Ayrıca geçmişte yaşanan travmaların hafızada bırakacağı etkiler hesaba katılmalı; onarıcı adalet mekanizmaları kurulmalı”
Sizce toplumsal barışın psikolojik boyutu nasıl onarılır?
“Toplumsal barış sadece siyasi uzlaşmayla sağlanmaz; psikolojik rehabilitasyon şart. Şehit aileleri ve gazilere yönelik travma sonrası destek, toplum bazlı uzlaşma programları, ortak tarih ve kültür projeleri ile kardeşlik anlatısının güçlendirilmesi gerekir. Eğitim müfredatında barış, empati ve birlikte yaşam konularına yer verilmeli. Medya ve kanaat önderleri de kışkırtıcı dil yerine uzlaştırıcı dili tercih etmeli.
“Muhatap alınmadınız” diyorsunuz; devlet kurumlarıyla ilişki halindesiniz mi? Ne tür talepleriniz var?
“Biz defalarca çeşitli makamlara taleplerimizi ilettik; bazı randevular alındı, bazı süreçlere davet edildik. Ancak asıl beklentimiz samimiyet; sembolik değil gerçek dinleme. Her ile, her gruba dönük açık meclisler düzenlenmeli. Taleplerimiz arasında: mağdur ailelerin dinlenmesi, şeffaf soruşturmalar, tazminat ve sosyal destek mekanizmaları, yerel istihdam politikaları ve adil hukuksal süreçlerin işletilmesi var”
Barış sürecine karşı ‘çözümü baltalamaya çalışan mihraklar’ endişesi dile getirdiniz. Buna karşı ne öneriyorsunuz?
Sürece gölge düşürmek isteyen aktörlere karşı uyanık olmak gerekir. Bu, istihbarat ve güvenlik önlemlerinin yanında toplumsal konsensusu güçlendirerek mümkün. Yerel liderlerin, kanaat önderlerinin dahil edilmesi, şeffaf ilerleyen bir süreç ve medyanın sorumlu yayıncılığı sürecin manipüle edilmesini zorlaştırır. Ayrıca sahadaki ekonomik adımların hızlı başlatılması, halkın “barışın faydasını” somut olarak görmesini sağlar; bu da manipülasyonlara karşı doğal bir koruma sağlar”
Son olarak, bu süreçte kamuoyuna, yetkililere ve özellikle ailelere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
“Mesajım şudur: Biz hem evlatlarını kaybetmiş hem de barış isteyen bir toplumuz. Terör bitsin istiyoruz; ama bu bitişin yanında adaleti, hakları ve onarıcı programları da görmek istiyoruz. Siyasi karar vericilere çağrım; sürecin samimi, şeffaf ve kapsayıcı olmasını sağlayın. Şehit aileleri ve gaziler olarak biz buradayız; dinlenmeyi, temsil edilmeyi ve haklarımızın güvence altına alınmasını istiyoruz. Toplumun bütün kesimlerine de çağrım; birbirimize kinle değil, ortak insanlıkla yaklaşalım. Geçmişin yaralarını onarmak kolay olmayacak ama birlikte mümkün”