ÖZEL HABER

Diyarbakır Ulu Cami’nin sırları gün yüzüne çıkıyor

Amida Höyük Kazı Başkanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, Müslümanların 5. Harem-i Şerifi olarak kabul edilen Diyarbakır Ulu Cami’nin tarihine dair kamuoyunda yaygın olan yanlış bilgileri düzeltti. Ulu Cami’nin Büyük Selçuklu değil, Emevi döneminde inşa edildiğini vurgulayan Yıldız, yapının İslam medeniyetinin Diyarbakır’daki en güçlü sembollerinden biri olduğunu söyledi.

Abone Ol

DİYARBAKIR HABER- Diyarbakır’da kazı çalışmaları devam eden Amida Höyük Kazı Başkanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan ve Müslümanlar tarafından 5. Harem-i Şerif olarak kabul edilen Diyarbakır Ulu Cami’nin tarihsel kimliğine ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Yıldız, Diyarbakır Ulu Cami’nin Emevi döneminde inşa edilmiş bir külliye olduğunu belirterek, “Diyarbakır’ı egemenliği altına alan bütün İslam devletleri Ulu Cami’ye bir mühür basmıştır. Bu yönüyle Ulu Cami, İslam medeniyetinin Diyarbakır’daki özetidir” dedi.

Ulu Cami’nin tarihine dair çok sayıda yanlış bilginin dolaşımda olduğunu ifade eden Yıldız, özellikle sosyal medyada ve bazı sanat tarihi kaynaklarında yapının Büyük Selçuklu eseri olarak tanıtılmasının hatalı olduğunu vurguladı. Yıldız, “Melikşah döneminde cami inşa edilmemiştir. 1091 tarihli kitabede açıkça Sultan Melikşah’ın Diyarbakır Ulu Cami’yi onardığı yazmaktadır” diye konuştu.

2010–2017 yılları arasında yapılan restorasyon çalışmalarında Emevi dönemine ait bir yazıtın ortaya çıkarıldığını hatırlatan Prof. Dr. Yıldız, bu bulgunun caminin Emevi döneminde inşa edildiğini kesin biçimde belgelediğini söyledi. Ulu Cami’nin plan şemasının Şam Emeviye Camii, Halep Ulu Camii, Kudüs Kıbleteyn Camii ve Harran Ulu Camii ile aynı olduğuna dikkat çekti.

Yıldız, alanın İslam öncesi dönemlerde de kutsal ve kamusal bir merkez olduğunu belirterek, Roma döneminde burada bir forum yapısının bulunduğunu, Hristiyanlığın kabulüyle birlikte ise kilise ve müştemilatlarının inşa edildiğini aktardı. Yıldız, 639 yılında İslam ordularının Diyarbakır’ı fethetmesinin ardından, fethin sembolü olarak en büyük kilisenin ya tamamen ya da kısmen camiye çevrildiğini ifade etti.

2010–2017 restorasyon kazılarında Mor Toma Kilisesi’ne ait narteks bölümünün ortaya çıkarıldığını söyleyen Yıldız, kilisenin bugünkü Ulu Cami’nin doğu tarafında yer aldığını, caminin bulunduğu alanda ise kiliseye ait müştemilatların bulunduğunu belirtti. Yıldız, “Diyarbakır Ulu Cami, Emeviler döneminde bu alanda yeniden inşa edilmiştir” dedi.

Ulu Cami’nin sadece bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda bir külliye olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, İslam şehirlerinin Ulu Cami etrafında şekillendiğini hatırlattı. Prof. Dr. Yıldız, Mesudiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Şafii Camii ve medreseleriyle birlikte Ulu Cami’nin Diyarbakır’daki klasik İslam şehir modelinin en güçlü örneklerinden biri olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Yıldız, “Diyarbakır Ulu Cami; Emevi, Artuklu, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı dönemlerinde onarılarak günümüze ulaşmış, her dönemin izini taşıyan eşsiz bir İslam mirasıdır” diyerek sözlerini tamamladı.