DİYARBAKIR HABER - Diyarbakır’ın Sur ilçesinin tarihini, dokusunu ve mimari ruhunu minyatür bir evrene taşıyan 55 metrekarelik dev Sur maketi, yalnızca bir sanat eseri değil; aynı zamanda bir adamın hayatını adadığı bir yolculuğun da somut bir yansıması. O adam, Diyarbakır’da çoğu kişinin “usta” diye andığı 55 yaşındaki Fesih Gündoğar.
Bir çocukluk göçü ve sanatın temeli
1970 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde doğan Gündoğar, henüz 5 yaşındayken ailesiyle birlikte Sur içine yerleşti. Eğitim hayatı ilkokul ve bir yıllık ortaokul ile sınırlı kalan Gündoğar, küçük yaşlardan itibaren el işlerine yatkınlığıyla dikkat çekiyordu.
Asıl mesleği oto tamirciliği olan Gündoğar, yıllarca kaporta onarıp motor tamir etse de zihnindeki hayal gücü ve ellerindeki ince işçilik onu başka bir yola doğru çekiyordu. Bu yol, sonunda Diyarbakır tarihini yeniden şekillendirdi.
1984: Bir hobiyle başlayan yolculuk
Gündoğar’ın maket yolculuğu, 1984 yılında “kendim için bir şeyler yapayım” düşüncesiyle başladı. Yaptığı ilk maket, iki minareli küçük bir cami olmuştu. O yıllarda kimse onun ileride yüz binlerce insanın ziyaret edeceği bir kültür projesinin temellerini attığını bilmiyordu.
Kendi deyimiyle: “Hobi olarak başladım. Her yıl bir şey ekledim. Taşları oydukça el yatkınlaştı, istek arttı.”
Bu küçük çalışma, ilerleyen yıllarda ustalığının kilit taşlarından biri olacaktı.
Kervansaray maketi ve kaderi değiştiren tesadüf
1990 yılında, o dönemde Sur’da bulunan tarihi Kervansaray’ın orta boy bir maketini yapmaya koyuldu. Bu çalışma 1993’te tamamlandığında, yalnızca evinin bir köşesinde duran bir maket değildi; aslında Gündoğar’ın sanat dünyasına geçiş kapısıydı. Maketi bir gün tesadüfen gören dönemin belediye başkanı, eserin detayına ve ustalığına hayran kaldı. Bu karşılaşma, Gündoğar’a hayatının teklifini getirdi: “Belediye bu maketi gördükten sonra beni çağırdı. 1995’te Sur maketi için çalışmaya başladım. O gün hayatım değişti.”
Büyük maketin başlangıcı: “Her taşın bir karşılığı var”
1995 yılında başlayan çalışma, sıradan bir maket işinden çok daha fazlasını gerektiriyordu. Gündoğar’ın ilk işi Sur içindeki tüm burçları, sokakları ve yapıları tek tek ölçmek oldu. Bu ölçümler 1/250 ölçeğe sadık kalınarak taşa işlendi. Bir metreyi dört milimetreye çeviren bu sistem sayesinde maketin gerçeğiyle birebir uyumlu olması sağlandı.
Gündoğar, geçmişte biraz resim bilgisi olmasının ve matematiği güçlü olmasının büyük avantaj olduğunu söylüyor; “Bu iş için resim bilmen lazım, matematik iyi olacak, el becerisi olacak… En önemlisi sabır. Sabır olmasa bu eser çıkmazdı.”
Maketin her santimetresi, yüzlerce ölçüm, hesaplama ve taş işleme tekniği ile ortaya kondu.
30 yıllık emek, 2014’te sergiye dönüştü
Yıllar boyunca gecesini gündüzüne katan ustanın eseri, 2014 yılında tamamlandı. Tam 30 yıl boyunca bir yaşam biçimi haline gelen çalışma, artık Sur’un Keçiburcu mevkisinde belediyenin tahsis ettiği alanda binlerce ziyaretçi ağırlıyor.
Sur Maketi: Turistlerin yeni uğrak noktası
Diyarbakır’ın son yıllarda artan turizm trafiği, Sur maketine ilgiyi daha da artırdı. Rehberlerin hazırladığı tur rotalarına artık maket de dahil ediliyor; İçkale, Ulu Camii, Hasanpaşa Hanı ve On Gözlü Köprü ile birlikte görülmesi gereken kültürel duraklardan biri haline geldi. Gündoğar, yalnızca son iki ayda yaklaşık 50–60 bin ziyaretçi ağırladıklarını belirtiyor: “Bir saat içinde bile 10 ayrı tur geldiği oluyor. Bu ilgi bizi sevindiriyor.”
Yeni Proje: Sur’un 10 Kat Daha Büyük Maketi
Usta sanatçı, Sur maketinin ardından çok daha kapsamlı bir projeye de başlamış durumda. Karacadağ’dan özel olarak getirilen bazalt taşlarıyla çalıştığı bu yeni makette ölçek 1/1000 olacak.
“108 burcu hazırladım. Yer sıkıntısı çözülünce daha hızlı ilerleyeceğim.”
Bu yeni çalışma tamamlandığında Sur’un bugüne kadar yapılan en kapsamlı minyatür modeli ortaya çıkacak.
“Benim Tek Derdim Diyarbakır’ın Tanıtımı”
Gündoğar’ın en büyük gururu, eserinin Diyarbakır’a katkı sunması. Gündoğar, “Ben elimden geleni yaptım. Bu maketi tüm Diyarbakır’a hediye ettim. Kapımız herkese açık. Yeter ki bu eser yaşatılsın” dedi
Yıllarını verdiği çalışma karşısında hissettiği duyguyu tarif ederken kelimeler güçsüz kalıyor: “Bu duyguyu anlatamam. 30 yıllık emeğin taş olup karşında durması tarifsiz bir şey.”