AHMET BEŞENK
Turizmci ve işletmeci Aziz Kadri Özyıldız önce Diyarbakır’dan bir, iki paraf sunuyor ve şöyle söylüyor: “33 Medeniyete ev sahipliği yapmış, en az 7 medeniyette başkent olmuş Diyarbakır’ımız Ahmet Hamdi Tanpınar'ın söylediği gibi ‘Bir başkent daima başkenttir. Ne kadar susturulursa susturulsun o daima konuşur,’ önemli başkentlerden biri oldu her daim. Birde MÖ.3.000 - 4.000 yıllarında Diyarbakır surlarının ilk defa Huriler tarafından bugünkü İç kale'nin olduğu yerde yapılmışken 6.yüzyılda I.Anastasias Döneminde ise 10 gözlü köprünün yapıldığı ifade ediliyor” diyor ve soruyor: “Bu denli tarihin zenginliklerini bağrında barındıran kadim kentimizde Kapkaççılar neden turistleri seçiyor?” diye soruyor. Kimileri turistlerin kısa süreli konaklama yaptıkları için mahkemelerle uğraşmak istemediğinden seçildiklerini, kimileri ise konunun çok daha derin olduğuna işaret ederek turistlerin özellikle seçildiğine ve uluslar arası arenada Diyarbakır başta olmak üzere turizm bölgelerinin güvensiz olduğu imajına sebep olmak için seçildiğine inandıklarını söylüyor.
Dünyada eşi, benzeri olmayan 4 ayaklı minaresi, Dünyada emsali bulunmayan Surları, şarkılara, türkülere konu olan 10 gözlü köprüsü ve daha nice güzellikleri bağrında barındıran 7 medeniyetin Başkenti Diyarbakır Turizm konusunda bir türlü hak ettiği konuma gelemiyor.
Diyarbakır’ın Sanayisi, tarımı ve hayvancılığı her ne kadar diriltilmeye çalışılsa da görünen o ki Turizm gelirinin artırılması Diyarbakır’ın en büyük gerçeği.
‘Başınızı çevirdiğiniz her santimetre karede tarihin ve yaşanmışlıkların izine rastlamanızı mümkün kılan Diyarbakır, özellikle turizm bakımından neden hak ettiği konumda değil?’. ‘Tarım ve hayvancılığın can çekiştiği bölgemizin en temel gelir kapısının turizm olduğu gerçeği her platformda gündeme gelirken, bu alanda çalışmalar neden yeterli değil?’. ‘Ankara ilinde bile bilinmeyen bir sebepten dolayı erteletilen Diyarbakır tanıtım günleri, turizm sezonunun kapandığı Eylül ayına neden alındı.’. ‘Kapkaççılar neden turistleri hedef alıyorlar, bunun özel bir nedeni var mı?’ gibi çok sorular soruluyor aslında gün içinde kulaktan kulağa fısıldanan.
Bu kadar kadim, bu kadar zengin bir tarih ile peygamberler ve sahabeler kabirlerinin de bulunması eşi, benzeri olmayan bir yelpaze insanlığın önüne sunarken şehrin selameti için herkesin el birliği ile kenetlenmesinin ne kadar gerekli olduğu da ortaya çıkıyor.
‘YANIMIZDA 1 SAAT MUTLU OLAN 2 SAAT BEDDUA EDİYOR’
Diyarbakır sevdalısı iş adamı ve Gazi köşkü tesislerinin işletmecisi olan Aziz Kadri Özyıldız da Diyarbakır’ın kurtuluşunun anahtarının turizm olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Bilfiil 17 yıldır turizmin içersindeyim. Diyarbakır’a gelen tüm turistler istisnasız Gazi Köşküne uğrarlar, ben 60 yaşına geliyorum, hala insanları topluyorum, brifing vererek Diyarbakır’ı anlatıyorum. Bundan bir müddet önce gazi köşküne 10 otobüs turist gelirdi, bunların tümü kente döviz bırakırdı. Bir süre önce Süryaniler ve Ermeniler geldi kilise açılışı için. Bu kapkaççılar bu gelenleri yerlerde sürüklediler Ali paşa’da, çantalarını aldılar, bu gelen turistleri dövdüler. O insanlar nasıl kaçıyordular bir görecektiniz. Yanımıza gelip bir saat mutlu olan turistler bu kapkaççılar yüzünden iki saat beddua eder oldular. Biz 80’li yıllarda sanayi trenini kaçırdık, 15-20 yıl önce Tarım ve hayvancılığı da kaçırdık elimizden, geriye turizmden başka neyimiz kalıyor? Biz her şeyi saklıyoruz, saklamayıp, gündeme getirelim. Bakın Turizm sezonu başlamak üzere, yine kapkaç başladı. Bu sorun benim, senin sorunun olmak dışında Diyarbakır’ın geleceğinin, hepimizin sorunudur. Diyarbakır’ın tek geleceği turizmdir ve oda baltalanıyor. Mardin’de hırsızlık yok, Urfa’da kapkaç yok, Adıyaman’da kapkaç yok, niye oralarda yokta buralarda var? İrdelenmeli. Halkımızın kapkaççılara karşı duyarlı olması da çok gerekli. Yani kendi kapının önünü bir başkası süpürürse iyi temizlemez, kendi kapının önünü kendin güzelce temizleyeceksin. Yani, kapkaççı açısından duyarlı olunmalı, gerekirse yakala, polise teslim et.” dedi.
‘TURİZM TESİSLERİ BACASIZ FABRİKA GİBİ’
Kendi işletmesinde dahi 70 kişi çalıştırdığı dönemlerin olduğuna vurgu yapan Özyıldız: “Benim yanımda 70 kişi çalışıyordu, hangi fabrika 70 kişi çalıştırıyor ki, çok azı. Turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaların hepsi en az 30-40 insan çalıştırıyor yanında. Örneğin şu anda On gözlü köprüde en az 40, acem gölünde en az 30 ve diğer işletmelerde de en az 20 kişi çalışıyor, bunlar bacasız fabrikalardır. Türkiye’nin turizm geliri şu kadar Milyon Dolar ise sadece deniz ve kumdan geliyor. İnanç ve kültür turizmi değil Diyarbakır’a Türkiye’ye neler kazandırır bir düşünsenize!” dedi.
‘ALLAH TAN KORKMAZ, KULDAN UTANMAZLAR’
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir hadiseyi de örnekleyerek sunan Aziz Kadri Özyıldız bölge üzerine oynanan algı oyunlarını da bir nevi özetler gibi oldu: “Tarih 28 Mart 2018, Çarşamba günü. Yaşları 55 ila 60 arasında olan ve sayıları da 10 civarında bir gurup emekli bayan öğretmen İstanbul’dan 3-5 günlüğüne Güneydoğu turuna çıkıyorlar. Uçakla Mardin'e gelirler, Mardin’den Şanlıurfa’, ordan da Diyarbekir'e ulaşırlar, 1 günlerini de Diyarbekir’de geçirip akşam 20.00 uçağıyla İstanbul'a dönecekler. Her Güneydoğu turuna çıkan guruplar gibi Diyarbekir turunda Milli mücadele kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün şu an Atatürk müze evi olarak hizmet veren köşkü illaki ziyaret edilir. Bu pırıl, pırıl emekli öğretmen gurubu da çarşamba günü saat 12.00 civarlarında köşke geldiler. Kendileri ile bizzat ben ilgilendim, köşkün 16 yüz yıldan kalma Akkoyunlu eseri olduğunu, 15 Bin 350 kilometre kare bir alanı olan Diyarbekir'in tamamının bir açık hava müzesi olduğunu, Türkiye’nin turizm gelirinin güneş ve deniz turizmi ağırlıklı olduğunu, ülkenin Mezopotamya bölgesinde gelişecek turizmin kültür ve inanç esaslı olacağını bununda ülkenin turizm gelirini fersah, fersah arttıracağını, Kanuni Sultan Süleyman'a şifa bulması için gönderilen Hamravat suyundan tutunda Kırklar dağında Kırklar manastırı olduğuna kadar birçok konuyu anlattım. Diyarbakır’da Dünyada tahılın ilk defa öğütülerek yenildiğinin, Ergani çay önü yerleşim biriminde gerçekleştirildiğinin kanıtlandığını, bu kentin 33 medeniyete ev sahipliği yaptığını, dolayısı ile engin bir kent kültürüne ve kültür mozaiğine sahip olduğunu 1 saat boyunca anlattım ve zevkle dinlediler. Defalarca memnuniyet ve teşekkürlerini dile getirdiler. Akşam saat 20:00 civarında kentinizden hava yolu ile ayrılacağız sizleri ve kentinizi tanımak bizleri ziyadesi ile memnun etti, çok farklı güzellikler duyduk ve çok faklı güzellikler öğrendik, birazda sur içerisinde gezip tarihi ve kültürel dokuları tanımak istiyoruz ama valizlerimiz araçta, araçta bizden ayrılacak saat 13:30 uçağımız 20:00’da, uçak saatine kadar valizlerimize emanethane gibi bir yer bulabilir miyiz diye sordular, şu an için kent merkezimizde emanet hane olarak hizmet veren müessesemiz yok ama gelişecek olan kültür ve inanç turizmi doğrultusunda inşallah gelecekte böyle bir sektörümüzde oluşur dedim. Şehir merkezinde şahsi iş yerimizin olduğunu, oraya emaneten bırakıp saat 18:00 gibi alabileceklerini ve gönül rahatlığı ile İç kale, Cahit Sıtkı Tarancı evi, Hasan Paşa hanı, tarihi Kuyumcular çarşısı, Sülüklü han, Sipahi pazarı, Kazancılar çarşısı, Ulu cami, vs gibi yerleri ziyaret etmelerini kendilerine önerdim ve kendilerini yolculadım.
Saat 18:30’da telefonum çalar, şehir merkezindeki iş yerimizden görevli eleman arıyor. Abi, hani valizlerini buraya emaneten gönderdiğin bayanlar var ya dedi, ne olmuş bayanlara dedim, cevaben işte onlar geldi, her birinin iki gözü iki çeşme ağlayarak ve öfke ile valizlerini alıp koşar adım buradan gittiler. Niye ki hayrola dedim. Yine cevaben sormayın bayanlar yolda kapkaça uğramış, iki bayanın boynundan kolyelerini zorla çekip koparmışlar. Koparırken de bayanlara zarar vermişler dedi. Bizim aldığımız haberlere göre kapkaçın artık gasp kategorisinde suç kapsamına alındığını, gasp suçunun da ağır cezai müeyyidesinin olduğunu ve dolayısı ile büyük ölçüde artık kap kaçın önlendiğini duymuş ve buna çok sevinmiş idik. Belki bilmeyenler vardır, onlara duyurayım bu kentin yoğunluklu turizm sezonu 1 Mayıs civarlarında başlar, 15 temmuz’a kadar yoğunluklu sürer, yani çok yoğun bir 75 gün tabi normal şartlar altında esnafın, tüccarın ve misafirlerin huzuru dolayısı ile bu kentin selameti için bu 75 günü işi sıkıya almak gerekir. Böylesi edepsizlikler maalesef ülkenin her yerinde yaşanmaktadır, kadim kentim Diyarbekir'de her kim, ne tür bir olumsuzluk yaşamış ise bir Diyarbekir'li olarak kendilerinden, kentim adına özür diliyor ve affına sığınıyoruz. Burada Kapkaç ve benzeri olayların özellikle gerçekleştirilmesi çok daha farklı niyette olan, daha kirli düşünceli yapıların eseri olaak karşımıza çıkıyor. Amaç bu bölgenin güvensiz olduğunu lanse etmektir. Bunun önüne topyekün, halk olarak geçmemiz gereklidir.” dedi.
Turizmci ve işletmeci Aziz Kadri Özyıldız önce Diyarbakır’dan bir, iki paraf sunuyor ve şöyle söylüyor: “33 Medeniyete ev sahipliği yapmış, en az 7 medeniyette başkent olmuş Diyarbakır’ımız Ahmet Hamdi Tanpınar'ın söylediği gibi ‘Bir başkent daima başkenttir. Ne kadar susturulursa susturulsun o daima konuşur,’ önemli başkentlerden biri oldu her daim. Birde MÖ.3.000 - 4.000 yıllarında Diyarbakır surlarının ilk defa Huriler tarafından bugünkü İç kale'nin olduğu yerde yapılmışken 6.yüzyılda I.Anastasias Döneminde ise 10 gözlü köprünün yapıldığı ifade ediliyor” diyor ve soruyor: “Bu denli tarihin zenginliklerini bağrında barındıran kadim kentimizde Kapkaççılar neden turistleri seçiyor?” diye soruyor. Kimileri turistlerin kısa süreli konaklama yaptıkları için mahkemelerle uğraşmak istemediğinden seçildiklerini, kimileri ise konunun çok daha derin olduğuna işaret ederek turistlerin özellikle seçildiğine ve uluslar arası arenada Diyarbakır başta olmak üzere turizm bölgelerinin güvensiz olduğu imajına sebep olmak için seçildiğine inandıklarını söylüyor.
Dünyada eşi, benzeri olmayan 4 ayaklı minaresi, Dünyada emsali bulunmayan Surları, şarkılara, türkülere konu olan 10 gözlü köprüsü ve daha nice güzellikleri bağrında barındıran 7 medeniyetin Başkenti Diyarbakır Turizm konusunda bir türlü hak ettiği konuma gelemiyor.
Diyarbakır’ın Sanayisi, tarımı ve hayvancılığı her ne kadar diriltilmeye çalışılsa da görünen o ki Turizm gelirinin artırılması Diyarbakır’ın en büyük gerçeği.
‘Başınızı çevirdiğiniz her santimetre karede tarihin ve yaşanmışlıkların izine rastlamanızı mümkün kılan Diyarbakır, özellikle turizm bakımından neden hak ettiği konumda değil?’. ‘Tarım ve hayvancılığın can çekiştiği bölgemizin en temel gelir kapısının turizm olduğu gerçeği her platformda gündeme gelirken, bu alanda çalışmalar neden yeterli değil?’. ‘Ankara ilinde bile bilinmeyen bir sebepten dolayı erteletilen Diyarbakır tanıtım günleri, turizm sezonunun kapandığı Eylül ayına neden alındı.’. ‘Kapkaççılar neden turistleri hedef alıyorlar, bunun özel bir nedeni var mı?’ gibi çok sorular soruluyor aslında gün içinde kulaktan kulağa fısıldanan.
Bu kadar kadim, bu kadar zengin bir tarih ile peygamberler ve sahabeler kabirlerinin de bulunması eşi, benzeri olmayan bir yelpaze insanlığın önüne sunarken şehrin selameti için herkesin el birliği ile kenetlenmesinin ne kadar gerekli olduğu da ortaya çıkıyor.
‘YANIMIZDA 1 SAAT MUTLU OLAN 2 SAAT BEDDUA EDİYOR’
Diyarbakır sevdalısı iş adamı ve Gazi köşkü tesislerinin işletmecisi olan Aziz Kadri Özyıldız da Diyarbakır’ın kurtuluşunun anahtarının turizm olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Bilfiil 17 yıldır turizmin içersindeyim. Diyarbakır’a gelen tüm turistler istisnasız Gazi Köşküne uğrarlar, ben 60 yaşına geliyorum, hala insanları topluyorum, brifing vererek Diyarbakır’ı anlatıyorum. Bundan bir müddet önce gazi köşküne 10 otobüs turist gelirdi, bunların tümü kente döviz bırakırdı. Bir süre önce Süryaniler ve Ermeniler geldi kilise açılışı için. Bu kapkaççılar bu gelenleri yerlerde sürüklediler Ali paşa’da, çantalarını aldılar, bu gelen turistleri dövdüler. O insanlar nasıl kaçıyordular bir görecektiniz. Yanımıza gelip bir saat mutlu olan turistler bu kapkaççılar yüzünden iki saat beddua eder oldular. Biz 80’li yıllarda sanayi trenini kaçırdık, 15-20 yıl önce Tarım ve hayvancılığı da kaçırdık elimizden, geriye turizmden başka neyimiz kalıyor? Biz her şeyi saklıyoruz, saklamayıp, gündeme getirelim. Bakın Turizm sezonu başlamak üzere, yine kapkaç başladı. Bu sorun benim, senin sorunun olmak dışında Diyarbakır’ın geleceğinin, hepimizin sorunudur. Diyarbakır’ın tek geleceği turizmdir ve oda baltalanıyor. Mardin’de hırsızlık yok, Urfa’da kapkaç yok, Adıyaman’da kapkaç yok, niye oralarda yokta buralarda var? İrdelenmeli. Halkımızın kapkaççılara karşı duyarlı olması da çok gerekli. Yani kendi kapının önünü bir başkası süpürürse iyi temizlemez, kendi kapının önünü kendin güzelce temizleyeceksin. Yani, kapkaççı açısından duyarlı olunmalı, gerekirse yakala, polise teslim et.” dedi.
‘TURİZM TESİSLERİ BACASIZ FABRİKA GİBİ’
Kendi işletmesinde dahi 70 kişi çalıştırdığı dönemlerin olduğuna vurgu yapan Özyıldız: “Benim yanımda 70 kişi çalışıyordu, hangi fabrika 70 kişi çalıştırıyor ki, çok azı. Turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaların hepsi en az 30-40 insan çalıştırıyor yanında. Örneğin şu anda On gözlü köprüde en az 40, acem gölünde en az 30 ve diğer işletmelerde de en az 20 kişi çalışıyor, bunlar bacasız fabrikalardır. Türkiye’nin turizm geliri şu kadar Milyon Dolar ise sadece deniz ve kumdan geliyor. İnanç ve kültür turizmi değil Diyarbakır’a Türkiye’ye neler kazandırır bir düşünsenize!” dedi.
‘ALLAH TAN KORKMAZ, KULDAN UTANMAZLAR’
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir hadiseyi de örnekleyerek sunan Aziz Kadri Özyıldız bölge üzerine oynanan algı oyunlarını da bir nevi özetler gibi oldu: “Tarih 28 Mart 2018, Çarşamba günü. Yaşları 55 ila 60 arasında olan ve sayıları da 10 civarında bir gurup emekli bayan öğretmen İstanbul’dan 3-5 günlüğüne Güneydoğu turuna çıkıyorlar. Uçakla Mardin'e gelirler, Mardin’den Şanlıurfa’, ordan da Diyarbekir'e ulaşırlar, 1 günlerini de Diyarbekir’de geçirip akşam 20.00 uçağıyla İstanbul'a dönecekler. Her Güneydoğu turuna çıkan guruplar gibi Diyarbekir turunda Milli mücadele kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün şu an Atatürk müze evi olarak hizmet veren köşkü illaki ziyaret edilir. Bu pırıl, pırıl emekli öğretmen gurubu da çarşamba günü saat 12.00 civarlarında köşke geldiler. Kendileri ile bizzat ben ilgilendim, köşkün 16 yüz yıldan kalma Akkoyunlu eseri olduğunu, 15 Bin 350 kilometre kare bir alanı olan Diyarbekir'in tamamının bir açık hava müzesi olduğunu, Türkiye’nin turizm gelirinin güneş ve deniz turizmi ağırlıklı olduğunu, ülkenin Mezopotamya bölgesinde gelişecek turizmin kültür ve inanç esaslı olacağını bununda ülkenin turizm gelirini fersah, fersah arttıracağını, Kanuni Sultan Süleyman'a şifa bulması için gönderilen Hamravat suyundan tutunda Kırklar dağında Kırklar manastırı olduğuna kadar birçok konuyu anlattım. Diyarbakır’da Dünyada tahılın ilk defa öğütülerek yenildiğinin, Ergani çay önü yerleşim biriminde gerçekleştirildiğinin kanıtlandığını, bu kentin 33 medeniyete ev sahipliği yaptığını, dolayısı ile engin bir kent kültürüne ve kültür mozaiğine sahip olduğunu 1 saat boyunca anlattım ve zevkle dinlediler. Defalarca memnuniyet ve teşekkürlerini dile getirdiler. Akşam saat 20:00 civarında kentinizden hava yolu ile ayrılacağız sizleri ve kentinizi tanımak bizleri ziyadesi ile memnun etti, çok farklı güzellikler duyduk ve çok faklı güzellikler öğrendik, birazda sur içerisinde gezip tarihi ve kültürel dokuları tanımak istiyoruz ama valizlerimiz araçta, araçta bizden ayrılacak saat 13:30 uçağımız 20:00’da, uçak saatine kadar valizlerimize emanethane gibi bir yer bulabilir miyiz diye sordular, şu an için kent merkezimizde emanet hane olarak hizmet veren müessesemiz yok ama gelişecek olan kültür ve inanç turizmi doğrultusunda inşallah gelecekte böyle bir sektörümüzde oluşur dedim. Şehir merkezinde şahsi iş yerimizin olduğunu, oraya emaneten bırakıp saat 18:00 gibi alabileceklerini ve gönül rahatlığı ile İç kale, Cahit Sıtkı Tarancı evi, Hasan Paşa hanı, tarihi Kuyumcular çarşısı, Sülüklü han, Sipahi pazarı, Kazancılar çarşısı, Ulu cami, vs gibi yerleri ziyaret etmelerini kendilerine önerdim ve kendilerini yolculadım.
Saat 18:30’da telefonum çalar, şehir merkezindeki iş yerimizden görevli eleman arıyor. Abi, hani valizlerini buraya emaneten gönderdiğin bayanlar var ya dedi, ne olmuş bayanlara dedim, cevaben işte onlar geldi, her birinin iki gözü iki çeşme ağlayarak ve öfke ile valizlerini alıp koşar adım buradan gittiler. Niye ki hayrola dedim. Yine cevaben sormayın bayanlar yolda kapkaça uğramış, iki bayanın boynundan kolyelerini zorla çekip koparmışlar. Koparırken de bayanlara zarar vermişler dedi. Bizim aldığımız haberlere göre kapkaçın artık gasp kategorisinde suç kapsamına alındığını, gasp suçunun da ağır cezai müeyyidesinin olduğunu ve dolayısı ile büyük ölçüde artık kap kaçın önlendiğini duymuş ve buna çok sevinmiş idik. Belki bilmeyenler vardır, onlara duyurayım bu kentin yoğunluklu turizm sezonu 1 Mayıs civarlarında başlar, 15 temmuz’a kadar yoğunluklu sürer, yani çok yoğun bir 75 gün tabi normal şartlar altında esnafın, tüccarın ve misafirlerin huzuru dolayısı ile bu kentin selameti için bu 75 günü işi sıkıya almak gerekir. Böylesi edepsizlikler maalesef ülkenin her yerinde yaşanmaktadır, kadim kentim Diyarbekir'de her kim, ne tür bir olumsuzluk yaşamış ise bir Diyarbekir'li olarak kendilerinden, kentim adına özür diliyor ve affına sığınıyoruz. Burada Kapkaç ve benzeri olayların özellikle gerçekleştirilmesi çok daha farklı niyette olan, daha kirli düşünceli yapıların eseri olaak karşımıza çıkıyor. Amaç bu bölgenin güvensiz olduğunu lanse etmektir. Bunun önüne topyekün, halk olarak geçmemiz gereklidir.” dedi.