DİYARBAKIR HABER- Diyarbakır’da 51 yıldır aynı makasla tıraş yapan Fuat Akşahin, hem mesleğinin hem de esnaflığın değişen yüzünü anlattı. 1970’li yıllarda Sur’un dar sokaklarında çırak olarak başladığı berberlik mesleğini bugün hâlâ sürdüren Akşahin, “Bizim dönemde berberlik bir sanattı, şimdi model dönemi başladı” diyor.
Eski usul tıraş makinelerini hâlâ saklayan usta, “Şimdiki berberler şanslı ama çırak bulmak imkânsız hale geldi” diyerek mesleğin geleceğine dair kaygılarını dile getiriyor.
Fuat Usta, 51 yıldır bu mesleğin içindesiniz. Hikayeniz nasıl başladı?
Babamdan kalan bir meslek bu. Bizim ailede berberlik bir gelenek gibiydi. Küçük yaşta dükkâna gidip gelmeye başladım. O zamanlar her şey el emeğiydi, makine az bulunurdu. Yani babamın elinde büyüdüm diyebilirim. Ondan dolayı bu mesleği sürdürdüm. Oğlum da yaptı ama bıraktı. Ben hâlâ devam ediyorum, çünkü seviyorum.
Peki ustam, 50 yıl öncesinin berberliğiyle bugünün berberliği arasında nasıl bir fark var?
Çok fark var. Bizim dönemde her şeyi elimizle yapardık. Makasla tıraş ederdik. Elektrikli makine yoktu. Bugün her şey kolaylaştı ama işin ruhu gitti. Eskiden tıraş zahmetliydi ama samimiydi. Şimdi müşteriler çok şanslı ama o eski ustalık yok artık.
Hâlâ o eski makineler duruyor mu elinizde?
Evet, duruyor. Hatta bazen elime alıp bakarım. Onunla çok tıraş yaptık. O makine bizim için bir hatıra, bir dönem sembolü. Ama artık gücüm yok, yapamıyorum. Zaten isteyen de olmuyor. Herkes şarjlı makineleri seviyor.
Bugünkü tıraş modelleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bizim zamanımızda üç-dört çeşit tıraş modeli vardı. Şimdi her gün yeni bir model çıkıyor. Biz model değil, tıraş yapardık. Şimdi meslek modelcilik olmuş. Biz mesleği icra ederdik, onlar modayı icra ediyor. Bu büyük fark.
Yani kalite azaldı mı diyorsunuz?
Kesinlikle. Bizim dönemimizde işçilik vardı. Şimdi herkes bir şekilde makineyle tıraş ediyor ama özveri yok. Biz o tıraşı gönülden yapardık. Bugün çoğu berber sadece para için yapıyor. Oysa müşteri kalkıp “ellerine sağlık ustam” diyorsa, işte o zaman işini iyi yapmışsın demektir.
Sizin döneminizde çıraklık nasıldı?
Çok zordu. Bizim ustalar sertti. Babalar çocuklarını berbere çırak versin diye üstüne para bile verirdi. “Etin senin, kemiğin benim” derlerdi. Biz kalfalık yapardık, sonra askere gider, gelince ustamızdan izin isterdik: “Ustam müsaaden var mı, dükkân açacağım.” Şimdi birisi makas tutmayı öğrenmeden dükkân açıyor. O yüzden kalite düştü.
Berber sadece saç kesen biri değil, değil mi ustam?
Kesinlikle değil. Biz müşterinin sırdaşıydık. Ailesine anlatamadığını gelir bize anlatırdı. Dertleşirdi. Bazen bir kız istemeye gidileceği zaman gelip damat adayını bize sorarlardı. “Bu çocuk nasıl biri?” diye. Çünkü biz o insanı her hafta görürdük, huyunu bilirdik. Şimdi öyle bir samimiyet kalmadı.
Eski berberlerin “doktorluk” yaptığı bile söylenir… Doğru mu?
Doğru! Babam bazen boğaz ağrısı, boğmaca gibi şeylerde yardımcı olurdu. Eski berberlerin elinde ustura kadar tecrübe vardı. Dil altı kesilirdi, çocuk konuşmaya başlardı. Şimdi tabii tıp ilerledi, bu işler uzmanların işi oldu. İyi ki de öyle. Ama o dönemin berberleri çok yönlü insanlardı.
Son dönemde gençler arasında “Amerikan tıraşı” modası var. Siz nasıl bakıyorsunuz buna?
Ben karşıyım. Her model herkese yakışmaz. Bizim köylerde bu modelin benzerini yıllar önce yaparlardı. Güneşten korunmak için yanları alır, üstü bırakırlardı. Şimdi bu tıraşa “Amerikan” deniyor. Aslında köylünün tıraşıydı o! (gülüyor) Ama ben diyorum ki; önemli olan modaya uymak değil, insana yakışanı yapmaktır.
Bugün bu mesleği yapmak isteyen gençlere ne söylersiniz?
Bu meslek gönül ister. Parayı değil, insanı düşünün. Tıraş ettikten sonra “ellerine sağlık” dedirten bir berber olun. Çünkü müşteri o zaman kalıcı olur. Mesleği sevin, çırak olun, sabredin. Berberlik bir sanattır. Bu sanat ölmesin.
Fuat Akşahin’in 51 yıllık meslek hayatı, sadece bir berberlik hikayesi değil; aynı zamanda Diyarbakır’ın değişen kültürünün de aynası. Bugün hızla değişen dünyada o hâlâ makasını bir sanat eseri işler gibi kullanıyor.