ÖZEL HABER

DTO Başkanı Ülgen: Sağlıkta ticarileşmeye karşı kamucu bir anlayış şart

İnsan, hayvan ve çevre sağlığını birlikte ele alan “Tek Sağlık” yaklaşımı neden hayati? Sağlıkta ticarileşme halk sağlığını nasıl tehdit ediyor? Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, sağlık sistemindeki yapısal sorunları, hekimlerin karşılaştığı baskıları ve çözüm yollarını net ifadelerle ortaya koyuyor. “Sağlık hakkı kutsaldır, pazarlık konusu olamaz” diyen Dr. Ülgen, bölgedeki çocuklar, kadınlar ve göçmenler için acil eylem çağrısında bulundu.

Abone Ol

DİYARBAKIR HABER – Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen, Öz Diyarbakır Gazetesi’ne sağlık sisteminin güncel durumuna, kent özelindeki yapısal sorunlara ve çözüm önerilerine dair önemli açıklamalarda bulundu.

"Tek Sağlık" yaklaşımı çerçevesinde insan, çevre ve hayvan sağlığı arasındaki bağlantıya dikkat çeken Ülgen, kentteki atık yönetimi eksikliklerinden tıbbi hizmetlerdeki yetersizliklere kadar birçok başlıkta değerlendirmelerde bulundu. Aile hekimliğinin mevcut işleyişi, aşı karşıtlığındaki artış, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarının personel eksiklikleri ve şehir hastaneleri modeli gibi pek çok konuyu ele alan Ülgen, sağlıkta ticarileşmeye karşı kamucu bir anlayışın önemine vurgu yaptı.

“Sağlıkta eşitsizlik derinleşiyor”

Tüm sağlık çalışanlarını örgütlenmeye ve mesleki kimliklerine sahip çıkmaya çağıran Dr. Ülgen, sağlıkta eşitsizliklerin derinleştiği bu dönemde tüm kurumların iş birliğiyle hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi.

Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Veysi Ülgen ile sağlık sisteminin mevcut durumu, bölgesel sorunlar ve çözüm yolları üzerine konuştuk. İnsan, çevre ve hayvan sağlığının birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini savunan Dr. Ülgen, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin doğrudan halk sağlığını tehdit ettiğini belirtiyor.

İşte, Dr. Ülgen ile yapılan röportajın detayı;

“Tek Sağlık” yaklaşımı

“Tek Sağlık” yaklaşımından sıkça söz ediyorsunuz. Bu kavram neyi ifade ediyor?

"Tek Sağlık", insan, hayvan ve çevre sağlığının birbirine bağlı olduğunu vurgulayan bütüncül bir yaklaşımdır. Bir hastalığın sadece insanı ilgilendirdiğini düşünmek eksik olur. Örneğin antibiyotiklerin yanlış kullanımı sadece insanlar üzerinde değil, hayvanlar ve doğa üzerinde de etki bırakıyor. Bu ilaçlar çevreye karışıyor, doğadaki bakterilerde direnç geliştiriyor ve bu dirençli organizmalar insanlara geri dönüyor. Bu zinciri ancak sistemli ve disiplinler arası bir anlayışla kırabiliriz.”

“En temel sorun sağlık hizmetlerinin yeterince planlanamadan sunulmasıdır”

Diyarbakır özelinde sağlık hizmetlerinde ne tür yapısal sorunlar görüyorsunuz?

“En temel sorun sağlık hizmetlerinin yeterince planlanmadan sunulması. Özellikle ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında ciddi bir uzman hekim ve personel eksikliği var. Kadın doğum, çocuk, anestezi, ortopedi gibi alanlarda randevu almak neredeyse imkânsız hale geldi. Bu da yurttaşları özel hastanelere yöneltiyor ve sağlıkta eşitsizlik derinleşiyor. Ayrıca şehirdeki çevre ve atık yönetimi sorunu, doğrudan halk sağlığını etkileyen bir başka önemli başlık”

Aile hekimliği sistemine dair görüşleriniz neler?

“Aile hekimliği sisteminin teorik temeli güçlüydü ancak uygulamada birçok sorun var. Aile hekimleri artık neredeyse her işi yapan memurlar haline getirildi. Koruyucu sağlık hizmetleri, veri girişleri, evde bakım, aşı takibi, evrak işleri derken bir hekimin mesleki kimliği örselendi. Üstelik bu emeklerinin karşılığında özlük hakları yeterince korunmuyor.”

“Sağlık sistemi neoliberal politikalarla şekillendiriliyor”

Sağlık sistemindeki ticarileşmeden sıkça söz ediyorsunuz. Neye dikkat çekmek istiyorsunuz?

“Sağlık sistemimiz uzun süredir neoliberal politikalarla şekillendiriliyor. Performansa dayalı sistemle birlikte hekime uygulanan baskı ve mobbing arttı. Sağlık hizmeti sunumu müşteri memnuniyeti odaklı hale geldi. Bu durum hekimi değersizleştirirken, yurttaşın da sağlık hizmetine ulaşımını kısıtladı. Şehir hastaneleri bunun en belirgin örneğidir. Devasa binalar, yüksek kiralar, ulaşım zorlukları… Ancak içeride aynı sorunlar devam ediyor: eksik personel, niteliksiz hizmet”

“Aşı karşıtlığı bilimsel bilginin yerini dezenformasyonun almasının bir sonucudur”

Aşı karşıtlığı günümüzde ciddi bir tehdit haline geldi. Sizce bu durum nasıl aşılabilir?

Aşı karşıtlığı bilimsel bilginin yerini dezenformasyonun almasının bir sonucudur. Salgın döneminde yaşanan iletişim hataları, bazı devlet yetkililerinin çelişkili açıklamaları güveni zedeledi. Bu süreçte sağlık emekçilerine karşı artan şiddet de etkili oldu. Aşı karşıtlığı sadece bireysel bir tercih değil, toplumsal bir tehdit. Bu nedenle kamu otoriteleri, hekim örgütleri ve medya birlikte hareket etmeli.

“Kadın, çocuk ve göçmenler sağlık sisteminin en kırılgan kesimlerini oluşturuyor”

Diyarbakır’da kadın, çocuk ve göçmenlerin sağlık hizmetine erişimi konusunda neler söylemek istersiniz?

“Ne yazık ki bu gruplar sağlık sisteminin en kırılgan kesimlerini oluşturuyor. Dil bariyeri, ekonomik yetersizlik, sosyal dışlanma gibi nedenlerle sağlık hizmetine erişemiyorlar. Özellikle göçmen kadınlar doğum, doğum kontrolü ve çocuk sağlığı hizmetlerine ulaşmakta çok zorlanıyor. Kırsal bölgelerde yaşayan kadınlar da aynı şekilde hizmete ulaşmada sorun yaşıyor. Bu nedenle sahaya inen gezici sağlık ekipleri, yerel belediyelerle iş birliği içinde yürütülecek projeler çok önemli”

“Kamucu, eşit, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık sisteminin yeniden inşası şart!”

Son olarak çözüm öneriniz nedir?

“Kamucu, eşit, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık sisteminin yeniden inşası şart. Sağlık bir haktır, lütuf değil. Her yurttaşın eşit şekilde bu hakka ulaşabilmesi için devletin kaynakları mevcuttur. Önemli olan bu kaynakların toplum yararına planlanması. Ayrıca tüm sağlık emekçileri örgütlenmeli, haklarını talep etmeli. Tabip odaları, sendikalar, meslek birlikleri birlikte mücadele etmeli. Bu ülkenin hekimleri bu mücadeleyi verecek güçte”