DİYARBAKIR HABER- Diyarbakır, binlerce yıllık tarihi ve kültürel zenginlikleriyle Mezopotamya’nın kalbi olarak anılıyor. Bu büyük mirasın korunup geleceğe taşınmasında en önemli kurumlardan biri ise kuşkusuz Diyarbakır Müzesi. 1934 yılında temelleri atılan müze, bugün 50 bini aşkın eseriyle Türkiye’nin en büyük müze komplekslerinden biri olma özelliğini taşıyor. Paleolitik dönemden Osmanlı’ya, Roma mozaiklerinden Artuklu taş işçiliğine kadar geniş bir koleksiyon sunan Diyarbakır Müzesi, sadece bir sergi alanı değil; aynı zamanda çocukların, öğrencilerin ve araştırmacıların buluşma noktası haline gelmiş durumda.

Biz de bu zenginliği ve müzenin gelecek vizyonunu konuşmak üzere Diyarbakır Müze Müdürü Müjdat Gizligöl ile bir araya geldik. Gizligöl, hem müzeciliğin dünya ve Türkiye’deki tarihine ışık tuttu hem de Diyarbakır Müzesi’nin geçmişi, bugünü ve hedeflerini tüm detaylarıyla anlattı.

Sayın Gizligöl, Dünyada müzecilik geleneği nerede ve nasıl başladı?

“Müzeciliğin kökeni Antik Yunan’a kadar uzanıyor. M.Ö. 3. yüzyılda, özellikle İskenderiye ve Atina çevresinde ilk “mousion” adı verilen yapılar karşımıza çıkıyor. Bunlar sadece eserlerin sergilendiği yerler değil, aynı zamanda araştırma merkezleri, yani bilginin üretildiği mekânlardı. Modern anlamda müzecilik ise Avrupa’da 17. ve 18. yüzyıllarda şekillenmeye başladı. Saray koleksiyonlarının halka açılmasıyla bugünkü müze anlayışı doğdu. British Museum (1753) ve Louvre (1793) bunun en önemli örneklerindendir. Müzecilik, zamanla yalnızca sanat eserlerini değil, arkeolojik ve etnografik buluntuları da kapsayan bir yapıya dönüştü”

Peki Türkiye’de müzeciliğin gelişim süreci nasıl oldu?

“Türkiye’de müzecilik Osmanlı’nın son döneminde başlıyor. 1846’da Aya İrini’de ilk müze kuruldu. Daha sonra Müze-i Hümayun ile süreç devam etti. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte müzecilik devlet politikası haline geldi. Anadolu’nun her şehrinde arkeolojik kazılar yapıldı, eserler müzelerde toplandı. 20. yüzyılın ortalarında ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Efes Müzesi gibi çok önemli kurumlar açıldı. Bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 200’den fazla müze var. Diyarbakır Müzesi de bu zincirin en değerli halkalarından biridir”

Diyarbakır Müzesi’nin kuruluş öyküsünü sizden dinleyebilir miyiz?

“Diyarbakır Müzesi 1934’te kuruldu. O dönemde halktan toplanan eserler ilk olarak Ulu Camii’nin karşısındaki Zinciriye Medresesi’nde sergilendi. Bu çok anlamlıdır, çünkü müzenin temelini aslında Diyarbakır halkı attı. 1985’te ise bugünkü binasına, yani Atatürk’ün şehre geldiğinde konakladığı eski Askerî Kışla’ya taşındı. Burası yalnızca bir sergi alanı değil; içinde arkeoloji, etnografya, taş eserler, mozaikler, hatta çocuklara yönelik atölyeler barındıran çok yönlü bir kompleks. Türkiye’nin en büyük müze alanlarından birine sahip olduğumuzu gururla söyleyebilirim”

Müjdat Gizligöll

Müzenin koleksiyonunda hangi eserler öne çıkıyor?

“Yaklaşık 50 bin envanterlik bir koleksiyonumuz var. En eskisi 12 bin yıl öncesine, Paleolitik döneme kadar gidiyor. Amida Höyük kazılarından çıkan buluntular, Roma dönemine ait mozaikler, Artuklu taş işçiliğinin en güzel örnekleri burada sergileniyor. Bunların dışında Diyarbakır’a özgü el sanatları, günlük yaşamdan objeler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi belgeleri de müzemizin önemli parçaları arasında. Kısacası burada bir gezinti, Mezopotamya’dan bugüne bir zaman yolculuğu gibidir”

Sizin vurguladığınız bir nokta var: “Müze, yaşayan bir mekân olmalı.” Bunu biraz açar mısınız?

“Evet, müze sadece vitrinler ardında duran taş ya da metal parçaları değildir. Bizim için müze; çocukların el becerilerini geliştirdiği, gençlerin tarih bilinci kazandığı, bilim insanlarının araştırma yaptığı ve halkın sosyal yaşamına dokunan bir mekândır. Bu yüzden sürekli atölyeler, eğitim programları, sergiler düzenliyoruz. Diyarbakır halkının müzeye sadece gezmek için değil, öğrenmek, paylaşmak ve üretmek için de gelmesini istiyoruz”

Ziyaretçi istatistikleri nasıl? Hedefleriniz nedir?

“2024’te 180 bin ziyaretçi ağırladık. 2025’te 300 bin, 2030’da ise 1 milyon ziyaretçi hedefliyoruz. Bu sadece bizim değil, Diyarbakır’ın turizm potansiyelinin de göstergesi olacak. Çünkü müze, şehrin en önemli vitrini. Eğer müzemiz daha fazla ziyaretçi alırsa, bu Diyarbakır’ın dünya turizmindeki yerini de güçlendirecek”

Diyarbakır’da bir ilk: Kadınlar tarihi Sur’u temizliyor
Diyarbakır’da bir ilk: Kadınlar tarihi Sur’u temizliyor
İçeriği Görüntüle

Diyarbakır Müe1

Diyarbakır’ın turizm vizyonunda müzenin rolü nedir?

“Diyarbakır, surları, Hevsel Bahçeleri, camileri, kiliseleri ve hanlarıyla zaten eşsiz bir açık hava müzesi. Ama müze, bütün bu mirasın özetini sunuyor. Buraya gelen bir turist, tek bir çatı altında 12 bin yıllık bir serüveni görüyor. Bu nedenle Diyarbakır Müzesi, şehrin turizminde stratejik bir role sahip. Biz de bu vizyonla hareket ediyoruz”

Son olarak, Diyarbakır halkına ve ziyaretçilere mesajınız nedir?

“Müze hepimizin ortak mirasıdır. Buradaki her eser, geçmişin olduğu kadar geleceğin de parçasıdır. Diyarbakır’ı tanımak isteyen herkes, yolunu mutlaka müzeden geçirmelidir. Halkımıza çağrım şudur: Gelin, bu mirasa sahip çıkalım ve gelecek nesillere aktaralım”

Muhabir: MEHMET SAİT BAYRAM