ÖZEL HABER

PWK’li Azbay’dan sürece eleştiri; “Kürtler Millet değilmiş gibi davranılıyor”

Kürdistan Yurtseverler Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Can Azbay, yürütülen “terörsüz Türkiye” sürecine sert eleştiriler yönelterek, “Bu sorun terörle ilgili değil, Kürtlerin millet olmaktan kaynaklanan haklarının inkârıyla ilgilidir. Devlet, Kürtleri sürecin tamamen dışında bırakıyor” dedi.

Abone Ol

DİYARBAKIR HABER - Kürdistan Yurtseverler Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Can Azbay, Türkiye’de yürütülen yeni sürece ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Azbay, sürecin başından bu yana kamuoyuyla düşüncelerini açık biçimde paylaştıklarını belirterek, “Biz bu sürece Kürtlere ne getirip ne götürdüğü açısından bakıyoruz” dedi.

Azbay, “Eğer Kürtler bu ülkede bir milletse ve millet olmaktan kaynaklanan hakları varsa, bu sürecin bu haklara ne ölçüde karşılık verdiğinin cevabı verilmelidir” ifadelerini kullandı.

“Sorun Terör Değil, Tarihsel bir Kürt sorunudur”

Sürecin Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ekseninde şekillendiğini vurgulayan Azbay, “Adına ‘terörsüz Türkiye’ denilen bu süreç, sorunu yanlış tarif ediyor. Kürt sorunu terör sorunu değildir. Bu, 200 yıla yakın süredir devam eden tarihsel bir meseledir” dedi.

Kürt sorununun Osmanlı’nın son döneminden itibaren devam ettiğini ifade eden Azbay, İttihat ve Terakki’den başlayarak Cumhuriyet döneminde Şeyh Said, Ağrı ve Dersim süreçlerine kadar uzanan bir inkâr ve bastırma politikası izlendiğini söyledi.

“12 Eylül’le Kürt Siyasetinin üzerinden Silindir Gibi Geçildi”

1960’lı ve 70’li yıllarda Kürt siyasetinin güç kazandığını belirten Azbay, “Kürtler belediyeler kazanıyor, siyasal alanda görünür hale geliyordu. Devlet buna 12 Eylül darbesiyle cevap verdi. O günden bugüne yaklaşık 45-50 yıllık bir savaş süreci yaşandı” diye konuştu.

Cezaevlerinde onlarca yıldır tutulan binlerce insanın talebinin net olduğunu söyleyen Azbay, “Kimse keyfinden yaşamını feda etmiyor. Talepler Kürtlerin millet olmaktan kaynaklı haklarıydı. Devlet bunu terör parantezine alarak bastırdı” dedi.

“Silahların susması olumlu ama yeterli değil”

PKK’nin silah bırakma ve fesih açıklamalarına da değinen Azbay, şiddetin sona ermesinin olumlu olduğunu belirtti. Ancak bunun tek başına çözüm olmadığını vurgulayan Azbay, “Son 10 yılda şiddet en çok Kürtlere zarar verdi ve devletin Rojava ve Güney Kürdistan’a müdahalesi için gerekçe oldu” dedi.

Azbay, “Silahların susması sivil siyasetin önünü açabilir. Ancak Kürtlerin millet olmadığı, dilinin işlevsiz olduğu yönündeki beyanları kesinlikle reddediyoruz” ifadelerini kullandı.

“Kürtler Bir Millettir, Hakları Pazarlık Konusu Değildir”

Kürtlerin bir millet olduğunu vurgulayan Azbay, taleplerinin evrensel hukuk normları çerçevesinde olduğunu belirterek şunları söyledi:

Kürtlerin anayasal olarak tanınması

Cumhuriyetin Kürtler ve Türkler tarafından kurulduğunun anayasada yer alması

Kürtçenin resmi dil olması

Bölgesel eğitim dili olarak Kürtçenin kabul edilmesi

Kürt ve Kürdistan adıyla parti ve örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması

Köy ve yerleşim yerlerinin eski isimlerine iade edilmesi

Devletin Kürdistan’daki şiddet politikalarından vazgeçmesi

Bunlar bizim acil ve meşru taleplerimizdir” dedi.

“Abdullah Öcalan Tüm Kürtler Adına Konuşamaz”

Devletin Abdullah Öcalan’ı tüm Kürtlerin temsilcisi gibi sunduğunu ifade eden Azbay, “Abdullah Öcalan yalnızca kendi örgütü ve siyasi çizgisi adına konuşabilir. Kürt halkı çok daha geniştir ve çok sayıda siyasi yapıyı barındırır” dedi.

Kürt partileriyle herhangi bir temas kurulmadığını belirten Azbay, “Ne parlamentodaki komisyon ne de süreç aktörleri Kürt partileriyle görüşmedi. Kürtler bilinçli olarak devre dışı bırakılıyor” ifadelerini kullandı.

“Asil Hedef Rojava’dır”

Sürecin temel amacının Rojava olduğunu savunan Azbay, “Devlet, Rojava’daki Kürtlerin elde ettiği siyasi ve askeri kazanımları geri püskürtmek için Abdullah Öcalan üzerinden bir manevra yapıyor. Bu sürecin ana stratejisi budur” dedi.

Azbay, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“Eğer devlet samimiyse Kürtlerin taleplerini muhatap alır, Kürt tarafını tanır ve gerçek bir diyalog başlatır. Aksi halde bu süreç de geçmişteki gibi komisyonlara havale edilip hasır altı edilecektir.”