DİYARBAKIR HABER - Diyarbakır Müzesinin "Medeniyetler Yolu" Projesi kapsamında, defineciler tarafından parçalara ayrılmak istenirken jandarma tarafından kurtarılan ardından 1935 yılında Şanlıurfa'dan getirilen, kireç taşından yapılmış olan 1800 yıllık Kibele heykeli, restore edilerek müze bahçesinde sergilenmeye başlandı.
1934 yılında kurulan ve Türkiye'nin en eski müzelerinden biri olan Diyarbakır Müzesi, "Medeniyetler Yolu" Projesiyle depolarında bulunan eserleri ziyaretçilerin ilgisine sunmaya devam ediyor. Proje kapsamında dokuz heykel müze bahçesinde yerini aldı. Bu eserlerden biri de 1935'te Şanlıurfa'dan müzeye getirilen, Kibele'yi tasvir ettiği düşünülen 1800 yıllık kireç taşı heykeli. Heykel, müzeye getirildikten sonra restoratörler tarafından yapılan titiz çalışmalar sonucunda baş kısmı gövdesine birleştirilerek yeniden bütün hale getirildi. Eser, Medeniyetler Yolu" Projesi kapsamında müze bahçesinde ziyarete açıldı.
Defineciler parçalara ayırmak istemiş
Diyarbakır Müze Müdür Vekili Müjdat Gizligöl, heykelin geçmişte defineciler tarafından çalınmak istenirken üç parçaya ayrılmak üzere kesilmeye çalışıldığını, ancak jandarma ekiplerinin müdahalesiyle kurtarıldığını belirtti. Gizligöl, Medeniyetler Yolu Projesi çerçevesinde 9 heykeli müze bahçesinde sergilemeye başladıklarını aktardı. Gizligöl, "Bu heykellerden biri, 1935 yılında Şanlıurfa'dan müzemize getirilen kireç taşından yapılmış çok değerli bir eserdir. Diyarbakır Müzesi, 1934 yılında kurulduğu için Türkiye'nin en eski müzelerinden biridir. Kuruluş döneminde, bölgedeki tek müze olma özelliğini taşımaktadır. O yıllarda Şanlıurfa, Elazığ, Malatya, Bingöl ve Mardin gibi çevre illerde henüz müze bulunmadığından, Diyarbakır Müzesi aynı zamanda bölge müzesi olarak da görev yapmıştır. Bu nedenle çevre illerden, gerek kazılar gerekse kaçakçılık olayları sonucunda ele geçirilen tarihi eserler müzemize getirilmiştir. Bu eserlerden biri de 1935 yılında Urfa'dan getirilen, oldukça nadide bir heykeldir. "Medeniyetler Yolu" Projemiz kapsamında bu eseri de bahçemizde sergilemeye başladık. Heykel kireç taşından yapılmıştır. Ancak, eserin geçmişinde üzücü bir olay yaşanmıştır. Kültür varlıklarına zarar veren defineciler veya kaçakçılar tarafından bulunmuş ve çalınmak amacıyla parçalara ayrılmaya çalışılmıştır. Heykelin arka kısmında, bu parçalama girişimine dair iki iz bulunmaktadır. Kaçakçılar, ilk aşamada baş kısmını kesmiş, ikinci kısma geçtikleri sırada ise jandarma tarafından yakalanmışlardır. Böylece eser tamamen tahrip olmadan kurtarılmış ve 1935 yılında müzemize getirilmiştir. Heykelin baş kısmı gövdeden ayrı olduğu için, restoratörlerimiz titiz bir çalışma yürütmüş ve heykeli başarıyla birleştirmiştir. Bugün eserimiz, Medeniyetler Yolu Projemiz kapsamında bahçemizde bütün haliyle sergilenmektedir" dedi.
Kökeni Neolitik Döneme dayanıyor
Eserin, Şanlıurfa taşından yapılmış dikdörtgen formda bir heykel olduğunu dile getiren Gizligöl, şu ifadeleri kullandı:
''Derin, yuvarlak bir nişin içinde kadın figürü yer almaktadır. Bu figürün yüksek ihtimalle Kibele olduğu düşünülmektedir. Kibele'nin diğer örnekleriyle karşılaştırıldığında bu figürün onlarla büyük benzerlik gösterdiği görülmektedir. Figürün ön kısmında, iki çocuk figürü bulunmaktadır; kollar göbek hizasında birleşmiş şekilde tasvir edilmiştir. Ne yazık ki figürlerin yüz kısımları tahrip olduğundan, çocuklar hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Kibele kültü, kökeni Neolitik Döneme uzanan çok eski bir inanç sistemine aittir. Bu kültün en erken örnekleri Çatalhöyük'te görülmektedir. Neolitik dönemden günümüze kadar hemen her uygarlıkta ve bölgede figür olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok medeniyet ve imparatorlukta Kibele ya da ona benzer figürler görülür. Son olarak, tüm vatandaşlarımıza kültür varlıkları konusunda duyarlı olmaları çağrısında bulunmak istiyoruz. Herhangi bir yerde kültür varlığına rastlanması durumunda, en yakın müzeye bilgi verilmesi büyük önem taşımaktadır."





