özDİYARBAKIR - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Bizim derdimiz demokrasi. Bizim derdimiz gerçekten demokratik bir cumhuriyet. Bizim derdimiz bir seçimlik meseleden 'ne olur ne olmaz' değil. Demokrasinin bu ülkede kazanmasıdır. Bunun için tarihi bir fırsat doğmuştur" dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, PKK'nın silah bırakma ve fesih kararına ilişkin olarak Halk TV'de gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Hatimoğulları, "Öcalan’ın fiziksel özgürlüğü ve siyasi çalışmasının önündeki engellerin kaldırılması talep ediliyor. Buradan ne anlamalıyız? Öcalan için nasıl bir hukuki düzenleme talep ediliyor?" sorusuna şu ifadelerle yanıtladı:

Demirtaş'tan PKK'nın fesih kararı sonrası mesaj
Demirtaş'tan PKK'nın fesih kararı sonrası mesaj
İçeriği Görüntüle

"Evet, açıklamada Sayın Öcalan’ın bu süreci yönetmesi ve yönlendirmesi gerektiği çok net bir şekilde ifade ediliyor. Bu çok önemli bir nokta. Sayın Öcalan’ın bu süreci doğrudan yönetememesi halinde, bu sürecin sağlıklı ilerlemesinin mümkün olmayacağını düşünüyoruz. Biz de bunun altını sıklıkla çiziyoruz. Ayrıca örgüt açıklamasında üç önemli başlık daha var: Demokratik siyaset hakkının tanınması, sağlam ve bütünlüklü hukuki güvencelerin sağlanması ve çözüm sürecinin adresinin parlamento olması gerektiği. Bu, demokratik siyasetin önü açılarak barış sürecinin parlamenter zeminde ilerlemesi gerektiği yönünde bir yaklaşımdır. Fakat elbette sürecin sağlıklı işlemesi için en belirleyici faktör, Sayın Öcalan’ın bu süreci yönetme koşullarına kavuşturulmasıdır. Bu kapsamda her kesimle temas kurabilmesi, görüşmeler gerçekleştirebilmesi, dolayısıyla tecridin sonlandırılması gerekiyor."

"Örgüt içinde bir çatlak beklemiyoruz"

Hatimoğulları, "PKK’nın bu kararına örgüt içinden direnecek, karşı çıkacak silahlı unsurlar olabilir mi? Bu konuda bir fikir ayrılığı ya da çatlak görünüyor mu?" sorusunu, "Bizim görebildiğimiz kadarıyla PKK bu kararı bütünlüklü biçimde aldı. Kongrenin teknik olarak nasıl toplandığı, hangi delegelerle gerçekleştiği de kamuoyuyla paylaşıldı. Fesih deklarasyonunda da bu bütünsellik hissediliyor. Sayın Öcalan’ın daha önce yaptığı çağrıdan sonra da PKK, bu çağrının kendileri için esas olduğunu açıkça belirtmişti. Zaten hepimiz biliyoruz ki Sayın Öcalan’ın PKK üzerindeki etkisi büyüktür. Sadece Türkiye’de değil; Suriye, İran ve Irak’taki Kürt halkı üzerinde de etkili bir liderdir. Bu nedenle örgüt içinde bir çatlak beklemiyoruz" diyerek yanıtladı.

Kandil boşaltılacak mı?

Hatimoğulları, "Bu konuda net bir şey söylemem mümkün değil, çünkü bu benim doğrudan bilebileceğim bir konu değil. Ancak şunu söyleyebilirim: PKK’nın silah bırakma ve örgütsel fesih sürecine girdiği bir dönemden geçiyoruz. Demokratik mücadele güçlendikçe, bu sürecin daha hızlı ilerleyeceğine inanıyoruz" dedi.

"Silivri özgürleşmeden böyle bir barış süreci yürütülebilir mi?"

Hatimoğulları, "Silivri özgürleşmeden böyle bir barış süreci yürütülebilir mi?" diye yöneltilen soruya şöyle cevap verdi:

"Öncelikle şunu söylemeliyim, her yer özgürleşmeli. Silivri olmadan önce biliyorsunuz Kandıra vardı. Tabii onları da katıyorum zaten; Silivri bir sembol olduğu için... Evet, Edirne vardı. Kandıra’da sevgili Figen Yüksekdağ ve seçilmiş milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız; Edirne’de sevgili Selahattin Demirtaş ve birçok arkadaşımız tutuklu. Ve tabii ki, gerçekten çok ağır bedeller ödeyen ama ne yazık ki toplumun ismini bilmediği, hangi hapishanede yattığını dahi bilmediği 10 bine yakın siyasi tutsak var bu ülkede.

Bu 10 bin kişinin içinde aydınlar, yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler var. Elbette belli başlı isimler simgedir, semboldür; bizim için çok anlamlıdır. Ama ben bu tablonun ne kadar ağır olduğunu göstermek açısından bu sayıyı özellikle vurgulamak istiyorum. Hepsinin özgürleşmesi gerekiyor. Gerçekten bir çözüm olacaksa, gerçekten bir barış süreci inşa edilecekse, bu ülkede demokratikleşme sağlanacaksa; o zaman düşüncesinden, fikrinden, ifade özgürlüğünü kullandığı için cezaevinde olan kimsenin kalmaması gerekiyor.

Siyaset yaptığı için, belediye başkanlığı, eş başkanlık ya da meclis üyeliği yaptığı için; sadece muhalefet partisinde yer aldığı için hapishanede olan insanlar var. Zaten onları hapse atmak başlı başına bir suçtur. Bu kişilerin bir an önce tahliye edilmeleri gerekiyor. Bu konuda çok ciddi yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor."

"Özgür Özel'e teşekkürlerimizi sunuyorum"

"Bugün Sayın Özgür Özel oldukça yapıcı, çok önemli bir açıklama yaptı. Dedi ki; günlük hesaplarla, seçim planlarıyla değil, hiçbir siyasi partinin ve toplumsal kesimin dışlanmadığı, en kapsayıcı şekilde yönetilmelidir bu ülke. Çözüm ve yapılması gerekeni böyle tarif ediyor. Biz sevgili Özgür Özel Bey'e çok katılıyoruz. Kürt sorunu da dâhil olmak üzere, ülkemizdeki bütün sorunların çözümü, bakın bu vurgu çok önemli, hukuk devleti, adalet ve demokrasiden geçer, diyor. Bu üç kavram şu anda Türkiye'nin hem ilacı hem reçetesi olmalıdır. Bu nedenle, Sayın Özgür Özel'e; süreci başından beri anlaması, anlamlandırması, bu sürecin 85 milyon yurttaşımız için ne kadar önemli olduğunu kavraması ve siyasi parti çıkarlarının ötesine geçerek olumlu açıklamalar yapmasından ötürü partimiz adına da teşekkürlerimizi sunuyorum."

"Cumhur İttifakı'nın bir parçası olacak mı?"

Hatimoğulları, "Cumhur İttifakı'nın bir parçası olacak mısınız?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Şimdi, ben de çok açık bunu ifade etmek istiyorum. Toplumun kafasında böyle karmaşık problemler, karmaşık sorular var. Dün eş başkanımız Tuncer Bakırhan da, aynı zamanda bir Kürt siyasetçi olarak, şu açıklıkta ifade etti, 'Niye insanlar bizi birinin yedeği, birinin parçası ve birinin ortağı olmak zorunda gibi görsün ki?' Öte yandan, son yapılmış olan seçimlere baktığımızda her seçim arifesinde 'Acaba falan filanla anlaştı mı?' tartışmaları yürütülüyor. Ama son seçimlerde bizler, Türkiye’deki antidemokratik uygulamalara karşı olarak muhalefetin yanında olduk, muhalefetin adayını destekledik. Mesela Sayın Kılıçdaroğlu adayken en açık şekilde kendisini destekledik.

Şimdi biz bu hafızayı akılda tutmak durumundayız. Biz 'demokratik toplum' derken bir takiye yapmıyoruz. Bu sorular sanki bir takiye yapılıyormuş ya da yapılacakmış gibi algılar üretiyor. Lütfen şöyle de yanlış anlaşılmasın, sizin şahsınızla ya da sorunuzla ilgili değil. Tam tersi, ben bunu toplumun en geniş kesimine, özellikle muhalefetin tabanının bu konudaki görüşlerimizi bilmesini çok değerli ve önemli buluyorum. O bakımdan bu sorunuzu önemli buldum. Özetleyecek olursak şunu söylemek isterim: Bizim derdimiz demokrasi. Bizim derdimiz gerçekten demokratik bir cumhuriyet. Bizim derdimiz bir seçimlik meseleden 'ne olur ne olmaz' değil. Demokrasinin bu ülkede kazanmasıdır. Bunun için tarihi bir fırsat doğmuştur."

Kaynak: Haber Merkezi