DİYARBAKIR HABER - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, bir çatışmayı sona erdiren bir çözüme ulaşmanın bu çatışmanın tarafı olan herkesle konuşmak anlamına geldiğini belirterek, "O yüzden Sayın Öcalan'la görüşmek mi gerekiyor? Görüşelim. Sayın Öcalan'ın önerilerini mi almak gerekiyor? Alalım. Sonuçta Sayın Öcalan yaptığı çağrılarla bugüne kadar barışa dair ortaya koyduğu ısrarlı ve kararlı tutumla bu süreci ivme kazanmasını sağladı. 27 Şubat çağrısı, 9 Temmuz'daki videolu mesajı 11 Temmuz'daki sonucu ortaya çıkardı. O halde, önerilerini alalım, korkmayalım. Siyaset kurumu cesur olmalı, inisiyatif kullanmalı, ön açıcı bir şekilde adımlar atılmasını sağlayabilecek bir sorumlulukla hareket etmeli" dedi.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmeleri ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Doğan, TBMM'de oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun adında yer alan dayanışma, kardeşlik ve demokrasi kelimelerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla toplumsal dayanışmayı arttırmasını bekliyoruz. Bütünleştirici adımlara hazırlıklar yapmasını bekliyoruz. Yine bu komisyonda kardeşlikten bahsediliyor. O halde eşit bir kardeşlik hukukunun nasıl oluşturulacağına ilişkin bu komisyon çalışmalar yapmakla mükelleftir. Demokrasiden bahsediliyor. Bu demokratik ortam nasıl sağlanacak? Bu komisyon bu demokratik ortamın sağlanması için neler yapabilir? Buna engel olan nedir? Zihinsel bariyerler mi? Bugüne kadar alışılagelen kalıplar mı? Yoksa buna engel olan mesela mevzuatın uygulanmaması mı? Ne gerekiyorsa yapalım. Mevzuatı uyguluyor mu? Niye uygulanmıyor ya da farklı toplumsal kesimlerle diyalog mu? Kuruluyor şimdi. Kötü mü oluyor? Hayır, iyi oluyor. Arttıralım bunu. Bunun kapsamını genişletelim."
"Sayın Öcalan'la görüşmek mi gerekiyor? Görüşelim"
Bir çatışmayı sona erdiren bir çözüme ulaşmanın bu çatışmanın tarafı olan herkesle konuşmak anlamına geldiğini belirten Doğan, "O yüzden Sayın Öcalan'la görüşmek mi gerekiyor? Görüşelim. Sayın Öcalan'ın önerilerini mi almak gerekiyor? Alalım. Sonuçta Öcalan yaptığı çağrılarla bugüne kadar barışa dair ortaya koyduğu ısrarlı ve kararlı tutumla bu süreci ivme kazanmasını sağladı. 27 Şubat çağrısı, 9 Temmuz'daki videolu mesajı 11 Temmuz'daki sonucu ortaya çıkardı. O halde, önerilerini alalım, korkmayalım. Siyaset kurumu cesur olmalı, inisiyatif kullanmalı, ön açıcı bir şekilde adımlar atılmasını sağlayabilecek bir sorumlulukla hareket etmeli. Eğer geçmişten dersler çıkaracaksa, çıkarmamız gereken dersler önce bunlar" dedi.
"Değişime direnenler yeninin içinde yer alamayacaklar"
Doğan, süreç devam ederken ve Komisyon çalışmaları sürerken medyanın diline de dikkati çekerek, "Gazete köşelerinde 'askeri operasyon hazırlığı var, geldi gelecek, girdiler girecekler aman bunun için toplandılar' diye başlıklar atanlar ve bunun için de iştahları son derece kabarık olanlar var. Yine ekranlarda manşet manşet seferberlik çağrıları yapanlar var. Seferberlik medyası adeta. Şimdi bu analizleri, değerlendirmeleri yapanlar, bunun için heveslenenler barış ve demokrasi mücadelesinin toplumsal gücü ve kararlılığı karşısında silinip gideceklerini bilmelidirler. Değişime direnenler yeninin içinde yer alamayacaklar. Bir şekilde eriyip gidecekler. Biz buna eminiz. Bunu gördük. Türkiye'nin yakın siyaset tarihi de bunun pek çok örneğiyle dolu" diye tepki gösterdi.
DEM Parti'nin eylül ayı programı belli oldu
DEM Parti'nin Merkez Yürütme Kurulu toplantısında eylül ayı planlamalarının sonuçlandığını söyleyen Doğan, şöyle konuştu:
"Biz Barış ve Demokratik Toplum süreci çalışmalarını çeşitli alanlarda sürdürüyoruz ancak 1 Eylül yaklaşıyor ve 1 Eylül'de Emek ve Demokrasi Güçleri olarak 'barışa ses ver' sloganıyla alanlarda olacağız. Samsun'dan Mardin'e, İstanbul'dan Diyarbakır'a, Urfa'dan Ankara'ya kadar her yerde barış için sesimizi çoğaltmaya çalışacağız. Yalnızca halk toplantıları, buluşmalar, şölenler, şenlikler değil, yeni formatlarla çalışmaları sürdüreceğiz. Atölye çalışmaları, yuvarlak masa toplantıları, farklı toplumsal kesimlere ulaşmaya çalışmak, hali hazırda daha önce size de burada anlattığım gibi Meclis Komisyonu için Merkez Yürütme Kurulumuzun kararıyla kurulmuş olan koordinasyon toplantı halinde çalışmalarını sürdürüyor. Yalnızca Meclis Komisyonunun çalıştığı iki gün değil, her gün kesintisiz bir biçimde bu süreç için çalışmaya devam ediyoruz. Yeni bir kampanya başlatıyoruz, 'Barış istiyoruz çünkü...' diyoruz. Merkez Örgütlenme Komisyonumuz önümüzdeki günlerde bu kampanyaya dair detaylı planlamayı hem il ve ilçe örgütlerimizle hem de sizlerle paylaşacak."
"Beklentimiz bu süreçte adil yargılanma hakkının herkes için ayrımsız bir şekilde hayata geçirilmesi"
Doğan, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ekrem İmamoğlu'nun "Tutuklamalar süreci sabotajladı" sözlerini ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "soruşturma kovuşturma aşaması sonlanmalı" sözlerinin değerlendiren Doğan, "Beklentimiz bu süreçte tutuklu sayısının artması değil. Beklentimiz bu süreçte belediyelere yönelik siyasi operasyonların yapılması değil. Beklentimiz bu süreçte adil yargılanma hakkının herkes için ayrımsız bir şekilde hayata geçirilmesi. Bütün bu çabamız, gayretimiz tüm Türkiye'yi kapsayacak şekilde demokratik uygulamalara dönük adımların atılması, somut adımların atılması, buna dönük çalışmaların yapılması" dedi.
"Suriye'de yapılması gereken şey, Türkiye'nin yapıcı bir rol oynaması"
"Suriye'deki SDG ile ilgili gelişmeler buradaki süreci etkiler mi, önünü tıkar mı, ne düşünüyorsunuz?" sorusuna Doğan, şöyle yanıtladı:
"Şimdi hiçbir şeyin burada ya da orada bir tıkaç rolü oynamaması gerekir. Yapmamız gereken şey ön açıcı adımlar. Suriye'de yapılması gereken şey, Türkiye'nin yapıcı bir rol oynaması. Tıkaç değil, ön açıcı olması çünkü Türkiye eğer kendi modelini başarılı bir şekilde hayata geçirebilirse, bunun bölgesel etkileri de olacaktır. Bakınız biz bunu vaktiyle Irak - Kürdistan'ın oluşumu zamanında yine bu soruları, bunların yanıtları çok konuştuk. Orada herhangi bir Kürt oluşumu ya da Kürtlerin statüsü, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin ilk başlarından bahsediyorum. 'Türkiye için tehdit midir, risk midir, yoksa fırsat mıdır?' diye çok konuşuldu. Şimdi artık bu tekrarlar üzerinden gitmeyelim. Tehdit olmadığı ortaya çıktı. Suriye meselesindeki bakış da böyle stratejik bir bakış olmalı. Devlet de böyle yaklaşmalı. Verilecek bir karar, stratejik bir karar."