DEM Parti'li Koçyiğit: Tüm siyasi partiler Öcalan’la doğrudan görüşmeli
DEM Parti'li Koçyiğit: Tüm siyasi partiler Öcalan’la doğrudan görüşmeli
İçeriği Görüntüle

özDİYARBAKIR - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Sayın Öcalan'ın, farklı siyasi partilerin temsilcileriyle de buluşması kuvvetle muhtemel. Sorunun kapsamı ve ağırlığı düşünüldüğünde, Sayın Mesut Barzani, Sayın Neçirvan Barzani, Sayın Mazlum Abdi, Sayın Kubat ve Bafıl Talabani'yle de görüşmeler yapmak istediğini biliyoruz" dedi.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, İmralı Adası’ndaki son gelişmelere ve Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan mesajlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bayram nedeniyle yapılan aile görüşmesinin ardından Asrın Hukuk Bürosu’nun yaptığı bilgilendirmeye değinen Doğan, kamuoyunun sıkça sorduğu bazı soruları yanıtladı.
"Çocuklarla görüştü, kalem hediye etti"
Doğan, Öcalan’la bayramda yapılan görüşmede Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, diğer yeğeni Ali Öcalan ve Ali Öcalan’ın çocuklarıyla bir araya gelindiğini belirtti. Bu görüşmenin 26 yıl sonra Öcalan'ın çocuklarla yapılan ilk buluşma olduğunu kaydeden Doğan, “Kendilerine kalem hediye ettiği de duyuruldu” dedi.

"İmralı'da sayı 7'ye çıktı"

Öcalan'ın avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu'nun açıklamasına atıf yapan Doğan, yaklaşık iki ay önce İmralı’ya sevk edilen tutukluların Zeki Bayhan, Ergin Atabey ve Mahmut Yamalak olduğunu, bu isimlerin uzun yıllardır cezaevinde bulunduğunu ve “ideolojik ve edebi çalışmalarıyla tanındığını” söyledi. Böylece Öcalan’la birlikte İmralı’daki tutuklu sayısının yediye çıktığını belirtti.

"Sekretarya değil çalışma grubu"

Bu tutukluların Öcalan’la birlikte bir “sekretarya” değil, “çalışma grubu” oluşturduğunu vurgulayan Doğan, bu grubun teorik ve pratik olarak kolektif çalışmalar yürüttüğünü ifade etti. Adada bulunan kişileri şöyle sıraladı: “Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım, Zeki Bayhan, Mahmut Yamalak, Ergin Atabey ve Sayın Öcalan.”

"En kısa sürede kendisini ziyaret edeceğiz"

Doğan, DEM Parti olarak İmralı’ya bir ziyaret planladıklarını ise şöyle açıkladı:

“İçinde eş başkanlarımızın bulunduğu, merkez yürütme kurulu üyelerimizden oluşan bir heyetle... kendisiyle doğrudan görüşmek, istişarelerde bulunmak üzere bir hazırlık yapıyoruz. En kısa sürede kendisini ziyaret edeceğiz.”

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan'ın açıklamaları şu şekilde oldu:

Sevgili arkadaşlar, değerli Türkiye halkları ve her zamanki gibi ekranları başında bizleri izleyen, gözü, gönlü, kulağı ve dikkati burada olan herkesi DEM Parti adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.

Ayşegül Doğan

"Cumhuriyet Halk Partisi’ne başsağlığı diliyoruz"

Yine bir Merkez Yürütme Kurulu arası karşınızdayım. Ancak önce sevgili Ferdi Zeyrek'in kaybıyla ilgili başsağlığı dileklerimizi bir kez daha ifade ederek başlamak istiyorum. Yine çok acı, ani, zamansız bir kayıp… Yine çok değerli bir evladını yitirdi Türkiye. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'in aramızdan ayrılışı ve ardında bıraktığı büyük boşluk ve acı DEM Parti tarafından da, DEM Parti’ye gönül verenler tarafından da hissediliyor. Dün eş genel başkanımız ve heyetimiz de son vedada oradaydı. Kendisine Allah’tan rahmet; ailesine, tüm sevenlerine, sevdiklerine ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne dayanma gücü, sabır diliyoruz. Tekrar başsağlığı diliyoruz.

"Komisyon tartışması"

Sevgili arkadaşlar, şimdi doğrudan Merkez Yürütme Kurulumuzun gündem başlıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Malumunuz olduğu üzere ekim ayında başlayan süreç, Sayın Öcalan ve hareketi PKK arasında kurulan bazı mekanizmalarla bir ivme kazandı. Bu iletişimin kurulduğunu kamuoyuna yapılan açıklamalardan öğrendik. Kongre’nin toplandığını öğrendik. Ardından biz de sizlerle buluştuk, bunu ifade ettik. Kongre kararlarından sonra MYK’mız aynı gün toplanmıştı ve o gün yine karşınızdaydık. O kararlara ilişkin ilk ifadelerimizi ve bundan sonrasına dair yapacaklarımızı yine sizlerle paylaştık.

Şimdi en çok tartışılan ve Merkez Yürütme Kurulumuzun da gündem başlıkları arasında ilk sırada yer alan konu: komisyon tartışması. Ben doğrudan buradan başlamak istiyorum. Elbette her Merkez Yürütme Kurulu'nda, her siyasi partide olduğu gibi, siyasi süreç değerlendirmesi yaparken bu başlığı komisyon tartışmalarından bağımsız değerlendirmek mümkün değildir.

Buradan çokça çağrılar yaptık, yalnızca bu kürsüden değil, çeşitli alanlardan da… Komisyonun Meclis’te, özel yetkilendirilmiş bir komisyonun kurulmasının neden önemli olduğunu anlata geldik. Şimdi yalnızca biz anlatmıyoruz; sahaya indiğimizde de görüyoruz, karşılaşıyoruz bununla. Farklı siyasi partilerle yaptığımız görüşmelerde de karşımıza çıkan temel soru şu: “Evet, kongre toplandı, bir karar verdi, Öcalan’ın çağrısı var, peki şimdi ne olacak?”

"Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş’u inisiyatif almaya davet ediyoruz"

Bu soruya yanıt verebilecek en önemli mekanizma, ilgili bir komisyonun kurulması ve bunun işler hale gelmesidir. Bunun için ne yapılmalı? Geri sayım başladı, Meclis tatile girecek. Ama tatil bir gerekçe olamaz böyle bir tarihsel sorumlulukla karşı karşıya olunduğunda.

Bu yüzden DEM Parti olarak Meclis tatile girmeden Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş’u tekrar inisiyatif almaya davet ediyoruz. Bu çok basit ama çok ağır, çok komplike, çok can almış bir meseleyi çözmek için tarihsel bir sorumluluk üstlenmek demektir. O yüzden ciddi bir yaklaşım gerekir. Basit bir yaklaşımla çözülemez bu mesele diyoruz.

Ne yapabilir Sayın Kurtulmuş? Meclis tatile girmeden önce komisyonu kurabilmek için siyasi partilerin yetkililerini toplayabilir. Siyasetin çok sevdiği deyimle ifade edersek, bir zirve yapabilir. Oradan ne çıkar? İtirazlar çıkar, eleştiriler çıkar, öneriler çıkar. Komisyonun nasıl işleyeceğine, hangi yasal düzenlemeyle oluşturulacağına, nasıl bir hukuki ve siyasi dayanakla hayata geçirileceğine dair bir mutabakat arayışı, başlangıç noktası olabilir. Ardından bir konsensüs sağlanır ve o komisyon, Türkiye’nin en çok can yakan sorunu olan Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için hızla adımlar atabilir.

"Kürt sorunu yalnızca Kürtlerin sorunu değildir"

Takdir edersiniz ki, Kürt sorunu yalnızca Kürtlerin sorunu değildir. Yaşadıklarımız bunun ispatıdır. Dolayısıyla demokratik çözüm ve barış, siyasal, sosyal ve insani bir zorunluluk olarak görüldüğünde Meclis çok hızlı bir şekilde inisiyatif alabilir. Bu komisyonun hem usulüne hem esasına dair görüşmeler yürütülebilir. Bizim DEM Parti olarak bu konuda bir taslağımız da var. Önerilerimiz hazır. Bu önerilerimizi siyasi partilerle, Meclis Başkanı’yla paylaşmak isteriz.

Yine Meclis’le ilgili bir başlığa geçmek istiyorum. Diğer siyasi partiler de Meclis’i önemli bir yer olarak görüyor ve bu uzun süredir böyle. Bu da bugünün meselesi değil. Biliyorsunuz, pek çok siyasi partiyle periyodik görüşmeler yapıyoruz. Bayramdan önce de bazı temaslarımız oldu. DEM Parti heyetimiz, eş genel başkanlarımızın başkanlığında bu görüşmeleri gerçekleştirdi.

"Görüşmelerin tamamı olumlu geçti"

Peki biz o görüşmelerde ne ifade ediyoruz? Bu görüşmelerin ardından zaten yazılı açıklamalar da yaptık. Ancak tekrar etmek isterim: Merkez Yürütme Kurulumuzda bu konu gündemin önemli başlıklarından biriydi. Türkiye ve bölgedeki gelişmeler, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine ilişkin fikir alışverişleri, barış ve demokratik toplum çağrısı sonrası gelişmelere dair siyasi partilerin yaklaşımları ve özellikle Meclis’in sorumluluğu konusunda genel bir uzlaşı var.

Farklılıklar ise usule dair. Bu tartışmaların yürütüleceği ilk yer Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş’un çağrısıyla yapılacak bir toplantı olabilir. Bu görüşmelerin tamamı olumlu geçti. Beklentiler birbirine yakın. Yani sözü alanın açıldığı, demokratik siyaset alanının genişlediği, Türkiye’de demokratikleşme yönünde adımların atıldığı bir zemin ihtiyacı var.

Bu temasların yalnızca siyasi parti ziyaretleriyle sınırlı kalmaması, Meclis çatısı altında bir komisyonla tamamlanması çok faydalı olacaktır.

Tüm bunlar olurken operasyonlar duruyor mu? Hayır. Kayyum tehdidi devam ediyor mu? Evet. Cumhuriyet Halk Partili belediyelere dönük operasyonlar da Merkez Yürütme Kurulumuzun gündemindeydi.

"Her gün yeni bir siyasi operasyon dalgasıyla karşı karşıyayız"

Biz, “İktidara muhalefet ediyor” diye bir partinin siyasi operasyonlarla sindirilmeye çalışılmasına karşı olduğumuzu söylemeye, aslında hatırlatmaya bile gerek duymayacak bir siyasi geleneği temsil ediyoruz. Ancak bir kez daha altını çizelim: Her gün yeni bir siyasi operasyon dalgasıyla karşı karşıyayız. Hangi partiye yapılırsa yapılsın, ilkesel olarak amasız, fakatsız karşıyız ve bunun karşısında mücadele ederiz. Bu DEM Parti’nin ilkesel tutumudur.

Hukuk, intikam alma aracına dönüştürülmemeli. Hukuk, baskı kurmanın aracı olmamalı. Hukuk, adaletin sağlanması için var. Toplumu sindirmek için değil. Bunu en iyi bilen siyasi parti biziz. Seçilmişlerimiz dâhil yüzlerce gözaltı, tutuklama, irade gaspı ve kayyum uygulamalarıyla karşı karşıya kaldık ve hâlâ kalıyoruz.

Kamuoyu, yolsuzluk iddiasıyla yapılan bu operasyonların siyasi amaçlı olduğuna inanıyor. Yani siyasi rekabet yerine operasyonlarla bastırmak amaçlanıyor. Muhalefeti bölmeye yönelik yapıldığı düşünülüyor.

Eğer böyle bir kamuoyu algısı oluşmuşsa, bunu değiştirmek kimin görevidir? Elbette hükümetin. Bugün hükümet edenler, bu kanaati değiştirmekle sorumludur. İnsanlar operasyonların siyasi nedenlerle yapıldığını düşünüyorsa, bunun neden böyle algılandığını da hükümet sorgulamalı.

Anayasa uygulanmıyorsa, masumiyet karinesi yok sayılıyorsa, tutuksuz yargılama imkânı varken insanlar doğrudan tutuklanıyorsa, bu kanaat değiştirilemez. Mevzuat uygulanırsa, en azından mevcut anayasa bile uygulanırsa, bu kanaat değiştirilebilir. Ama hukuk uygulanmazsa toplumu ikna edemezsiniz.

"Umutsuzluk Türkiye’si istemiyoruz"

DEM Parti’nin duruşu budur: Biz kırıntısı bile kalmamış bir demokrasiye dair umut yeşertmek istiyoruz. Umutsuzluk Türkiye’si istemiyoruz. Bu bizim en önemli mücadele alanlarımızdan biridir.

Şimdi hem bir bilgilendirme hem de Merkez Yürütme Kurulumuzun başlıklarından biri olarak sizlerin ve kamuoyunun dikkatini çeken bir diğer konuya gelmek istiyorum: İmralı Adası’nda Sayın Öcalan’la yapılan son görüşme.

Bayram vesilesiyle Urfa milletvekilimiz Ömer Öcalan, yeğeni Ali Öcalan ve Ali Öcalan’ın çocuklarıyla birlikte Sayın Öcalan’la bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşme sonrası Asrın Hukuk Bürosu’nun yaptığı açıklama, bizim de sıkça karşılaştığımız sorulara ışık tuttu.

Açıklamaya göre yaklaşık iki ay önce İmralı Adası’na sevk edilen mahpusların isimleri kamuoyuyla paylaşıldı: Zeki Bayhan, Ergin Atabey ve Mahmut Yamalak. Uzun yıllardır cezaevinde bulunan, ideolojik ve edebi çalışmalarıyla tanınan bu tutsakların sevkiyle birlikte İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’la birlikte toplam yedi kişi bulunuyor.

Bu mahpuslar, kongre hazırlık süreci ve sonrasındaki çalışmalarda Sayın Öcalan’la birlikte hem teorik hem de pratik olarak çalışıyorlar. Kamuoyunda sekreterya olarak ifade edilen bu yapı aslında bir çalışma grubudur. Ortak ve kolektif çalışan bir grup. Bundan sonrası için de çalışmalarını sürdürecek olan bir grup.

Bugün İmralı Cezaevi’nde bulunan isimler: Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım, Zeki Bayhan, Mahmut Yamalak, Ergin Atabey ve Sayın Öcalan. Toplamda yedi kişi.

"İmralı Adası’na gitmek üzere bir hazırlık içindeyiz"

Yirmi altı, hatta yirmi yedi yıl sonra Sayın Öcalan ilk kez çocuklarla bir araya geldi. Asrın Hukuk Bürosu’nun açıklamasına göre, bu buluşmada çocuklara kalem hediye etti.

Biz, DEM Parti olarak, İmralı Adası’na gitmek üzere bir hazırlık içindeyiz. En kısa sürede, eş genel başkanlarımızın da içinde olduğu bir Merkez Yürütme Kurulu heyetiyle bir ziyaret gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu dönemi anlamak, anlatmak ve daha güçlü bir örgütlenme sağlamak adına Sayın Öcalan’la doğrudan istişarede bulunmak istiyoruz.

Ayrıca önümüzdeki günlerde Sayın Öcalan’ın farklı siyasi aktörlerle de görüşmesi kuvvetle muhtemeldir. Sayın Mesut Barzani, Sayın Neçirvan Barzani, Sayın Mazlum Abdi, Sayın Kubat ve Bafil Talabani gibi isimlerle görüşmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Sayın Öcalan’ın da böyle bir talebi olduğunu biliyoruz. Bu, yalnızca Merkez Yürütme Kurulumuzun değerlendirmesi değildir. Sayın Öcalan’ın kendisinin de bu yönde bir iradesi olduğunu kamuoyuyla paylaşmak isteriz.

Çünkü Sayın Öcalan’ın fikirlerinin ve çözüm önerilerinin hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da yaratabileceği etkileri yıllardır söylüyoruz. Bu fikirlerin dikkate alınması, demokratik çözümün anahtarı olarak görülmesi gerektiğini hep ifade ettik. Bugün yaşanan gelişmeler de bu yaklaşımı doğruluyor.

Şimdi çokça konuşulan bir başka konuya gelmek istiyorum: Sayın Öcalan’ın örgütüne sunduğu perspektif metni. Bu bir politik program metnidir. Ancak bu metin yalnızca PKK ile sınırlı olmayan, geniş bir tartışma alanı açan bir çağrı niteliğindedir.

Ortada yeni bir yaşamı inşa etmeye yönelik büyük bir çaba, emek, kararlılık ve direniş var. Bu metin, realist sosyalizmden mezhepçiliğe, ortak yaşamdan geleneksel siyasi yaklaşımlara kadar pek çok konuda eleştirel ve tartışmaya açık bir dil kuruyor.

Dolayısıyla bu metin, söze ve istişareye alan açan bir metindir. Biz, eleştiri, katkı, yanıt, destek, tepki gibi her türlü yaklaşımı kıymetli buluyoruz. Çünkü Sayın Öcalan’ın çağrısı da tam olarak budur: tartışmak, konuşmak, eleştirmek, istişare etmek, sözü büyütmek.

Şu anda bu metin geniş bir kamuoyunca tartışılıyor. Pozitif ya da negatif fark etmeksizin, bu tartışma hali dahi başlı başına kıymetlidir. Ortaya konan metin, farklı çevreleri, farklı siyasi aktörleri, düşünce odaklarını tartışmaya davet etmektedir.

Biz, bu metnin etkili biçimde ele alınması, değerlendirilebilmesi için doğrudan temas kurmak isteyen herkesin temas kurabilmesini savunuyoruz. Bu yalnızca bizim çağrımız değil; bu metnin ortaya koyduğu ihtiyacın doğal bir sonucudur.

Çünkü yeni bir dönem başlatmak, bu konuda inisiyatif almak demek aynı zamanda risk almayı da gerektirir. Bu inisiyatifin desteklenmesi gerekir. Sürecin ilerleyebilmesi, evrilmesi için gerekli olan şey, herkesle doğrudan temas kurulmasıdır.

Eleştiriler de var. Sayın Öcalan, Kürt tarihine dair ve idam edilen Kürt şahsiyetlere dair görüşlerini de bu metne dahil etti. Ancak bu, eleştirileri dışladığı anlamına gelmez. Aksine, bu başlıkların daha geniş bir ufukla değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Bu nedenle, bu metni daraltarak değil, tarihsel arka planı da dikkate alarak değerlendirmek gerekir. Hepimiz bu tarihsel fırsatın güçlenmesine odaklanmalıyız. Zayıflatıcı değil, yapıcı yaklaşımlar kazandırır. Tarih bize gösterdi ki, yapıcı olmayan dil ve pratikler herkese kaybettiriyor. Yalnızca Türkiye halklarına değil.

Kaynak: Haber Merkezi