DİYARBAKIR HABER- Diyarbakır’ın yıllardır gündemden düşmeyen en temel sorunlarından biri hiç kuşkusuz ulaşım.
Artan araç yoğunluğu, plansız şehirleşme, toplu taşıma eksiklikleri ve trafik kurallarına uyum konusundaki duyarsızlık, kentin yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor.
Bu hafta özel dosyamızda, “Diyarbakır’da ulaşım neden tıkanıyor, çözüm ne olabilir?” sorularına yanıt aradık.
Konuğumuz, 2000-2010 yılları arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı Toplu Taşıma Denetim Sorumlusu olarak görev yapan, aynı zamanda 35 yılı aşkın süredir trafik eğitmenliği yapan Bülent Uçaman.
Uçaman’la Diyarbakır’ın trafik kültüründen vatandaş bilincine, ulaşım planlamasından geleceğe dönük çözüm önerilerine kadar kentin en yakıcı sorununu tüm yönleriyle konuştuk.
Diyarbakır’ın en büyük sorunu sizce ulaşım mı, trafik mi?
Diyarbakır’ın en önemli kentsel altyapı sorunlarının başında ulaşım geliyor. Bir diğeri ise çevreye duyarsızlık. Ulaşımın bu kadar karmaşık hale gelmesinin temel nedeni ise kuralsızlık ve eğitim eksikliği. Ne yazık ki bugün trafikte olan sürücülerin çok büyük bir bölümü yeterli trafik eğitimi almamış durumda. Bu eksiklik yıllardır devam ediyor ve giderek büyüyor.
Kurumlar bu konuda neden yeterli adımı atmıyor sizce?
Kurumların eğitim konusunda yıllardır çaba göstermemesi, sorumluluğu başka kurumlara yükleme kolaycılığından kaynaklanıyor. Bir sorun yaşandığında herkes faturayı başkasına kesiyor. Vatandaşın duyarsızlığı, eğitim talebinin olmayışı ve sürücülerin trafiği yarış alanına çevirmesi, durumu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bu nedenle kurumlar arası diyalog çok önemli. Ulaşım sorunu sadece belediyeyi değil, valiliği, karayollarını, milli eğitimi ve tüm toplumu ilgilendiriyor.
Son zamanlarda Diyarbakır trafiğinde ciddi tıkanmalar yaşanıyor. Bunun nedeni ne?
Evet, özellikle ana arterlerde trafiğin neredeyse durma noktasına geldiğini görüyoruz. Bunun iki temel nedeni var: Birincisi fiziksel yetersizlik, yani kavşakların ve yolların kapasiteyi karşılamaması.
İkincisi ise sürücü davranışları. Vatandaş yol vermeyi marifet saymıyor, yol verene şaşkınlıkla teşekkür ediliyor. Oysa bu olması gereken bir trafik kültürüdür. Bizim bunu yeniden inşa etmemiz gerekiyor.
Seyrantepe Köprülü Kavşağı sık sık gündeme geliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Seyrantepe Kavşağı Karayolları Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluk alanında. Ancak bu kavşak yoğunluğu ve tıkanıklığıyla Diyarbakır trafiğini ciddi biçimde etkiliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin yıllar önce kurduğu “Kavşak Kontrol Merkezi” aslında bu tür durumlar için tasarlanmıştı. Yoğun saatlerde trafiği uzaktan yönetebilme imkânı vardı. Ama bu sistem artık etkin kullanılmıyor. Sorun yine kurumlar arası koordinasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Belediye ve Karayolları bir araya gelip ortak bir planlama yapsa, bu tür sıkıntılar büyük ölçüde aşılır.
Eğitim ve denetim bu işin neresinde?
Her şeyin temeli eğitimdir. Trafik literatüründe “3E formülü” vardır: Engineering (Mühendislik), Education (Eğitim) ve Enforcement (Denetim). Yani fiziksel altyapı, eğitim ve uygulama-denetim bir arada olmalıdır. Diyarbakır’da maalesef bu üçü de eksik. “Yolda görürüz, düzeltiriz” anlayışıyla hareket ediyoruz. Oysa her gün binlerce yeni araç trafiğe katılıyor ve sorun büyüyor.
Bu sadece Diyarbakır’a özgü bir durum mu?
Hayır, çevre illerde de benzer sorunlar var ama Diyarbakır’da durum biraz daha vahim. En büyük neden, ticari araç sürücülerinin (minibüs, taksi, servis vb.) kendilerini trafikte ayrıcalıklı görmesi. Yani “Ben burada ekmek kazanıyorum, bana kimse karışamaz” anlayışı hâkim. Bu da kuralsızlık kültürünü pekiştiriyor. Sürekli ve caydırıcı denetim şart.
Son dönemde otopark sorunu da sıkça konuşuluyor. Bu da trafiği etkiliyor mu?
Kesinlikle. Diyarbakır’da özellikle Sur bölgesi otopark açısından çok yetersiz. Kiralık otoparklar geçici çözüm sunuyor ama yetmiyor. Sur gibi tarihi alanların yayalaştırılması şart. Ayrıca atıl durumda olan Vedat Dolakay Otoparkı gibi alanlar yeniden değerlendirilmeli. Gerekirse çok katlı hale getirilerek kente kazandırılmalı.
Peki çözüm için önerileriniz neler?
Eğitim ve denetim sürekli hale getirilmeli.
Belediye bünyesindeki Ulaşım Koordinasyon Merkezi yeniden aktif çalıştırılmalı.
Tüm şoförler sertifika almadan direksiyon başına geçmemeli.
Sürücü kursları sürece dâhil edilmeli; denetlenmeli.
Kurumlar arası koordinasyon sağlanmalı — Valilik, Büyükşehir, Karayolları, Milli Eğitim birlikte çalışmalı.
Trafik bilinci ilkokuldan itibaren yeniden müfredata eklenmeli.
Eğitim olmadan hiçbir sistem çalışmaz.
Alternatif güzergâhlar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Örneğin Rızvan Ağa Bulvarı ve bağlantı yolları, Ofis trafiğini ciddi biçimde rahatlatabilecek alternatiflerdir. Ancak bu yollar bilinmiyor ya da kullanılmak istenmiyor. Tüm toplu taşıma güzergâhlarının tek merkezden (Ofis) geçmesi, sistemi tıkıyor. Yeni planlamalarla bu dağıtılabilir.
Son olarak, Diyarbakır trafiği için umutlu musunuz?
Elbette umutluyum.
Ben 2005’te trafik eğitimine başlarken bir sloganım vardı:
“Ulaşımı kolay kentler, yaşanabilir kentlerdir.”
Bu anlayışı yeniden hatırlamamız gerekiyor. Sorun büyük ama çözümsüz değil. Yeter ki niyet olsun, kurumlar el ele versin.
Bülent Uçaman’ın da vurguladığı gibi Diyarbakır trafiği kader değil. Eğitim, koordinasyon ve bilinçli planlama ile çözülebilecek bir mesele. Kentte yaşayan herkesin bu sürece katkı sunması gerekiyor.
Unutmayalım: “Ulaşım bir lüks değil, yaşam kalitesinin aynasıdır.”