Türkiye, yeni bir siyasi ve hukuki kırılma eşiğinde olabilir. Gazeteci Özgür Cebe’nin kulis bilgilerine dayandırdığı çarpıcı iddialar, PKK ile ilgili geçmişte kalan “çözüm süreci” benzeri bir yapının yeniden sahneye konulmak istendiğini ortaya koyuyor. İddialara göre, adli tatilin sona ereceği 1 Eylül sonrasında hem Türk Ceza Kanunu’nda hem de Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılacak kapsamlı değişikliklerle çok sayıda örgüt üyesinin tahliyesi sağlanacak, örgüte katılım sağlamış isimlerin dönüş yolu açılacak.
Türkiye, yeni bir siyasi ve hukuki kırılma eşiğinde olabilir. Gazeteci Özgür Cebe’nin kulis bilgilerine dayandırdığı çarpıcı iddialar,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz haftalarda yaptığı, “Öcalan Meclis’e gelsin, örgütü lağvettiğini ilan etsin” çağrısı kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Bu çıkışın hemen ardından ise PKK’nın sözde ‘silah bırakma’ açıklaması geldi. Cebe’ye göre bu gelişmeler, sembolik adımların ötesinde bir planın parçası. Süreçte DEM Parti’nin de aktif rol aldığı ve İmralı Heyeti aracılığıyla Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile doğrudan temas sağlandığı öne sürüldü.
Yargı kulislerine göre 1 Eylül’de açılacak yeni adli yıl ile birlikte Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi (silahlı örgüt üyeliği) ve TMK 7/2 (örgüt propagandası) maddelerinde radikal değişiklikler yapılması gündemde. Etkin pişmanlığı düzenleyen TCK 221. maddenin kapsamının genişletilmesiyle, yalnızca örgütten ayrılanlara değil, suça doğrudan karışmış kişilere dahi ceza indirimi getirilmesi konuşuluyor.
Bu değişikliklerin hayata geçmesi hâlinde, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunan ve şu anda firari durumda olan yaklaşık 1500 örgüt mensubu için dönüş yolu açılacak. Bunlar arasında eski DTP, BDP ve HDP yöneticilerinin bulunduğu ve bazılarının Irak’ın kuzeyinde, bazılarının ise Avrupa’da yaşadığı ifade ediliyor.
İddialara göre DEM Parti, bu sürecin yasal dayanağa kavuşması için “olmazsa olmaz” taleplerini iletti. Yargı reformu adı altında yapılacak bu düzenlemelerin, yalnızca propagandaya değil, doğrudan eylemlere karışmış kişileri de kapsaması istendi. Öcalan’ın cezaevi şartlarının değiştirilmesi ve ailesiyle-siyasetçilerle görüşmesinin önü açılması da kulislerde konuşulan diğer başlıklar arasında.
Belirtilen yasal değişikliklerin, 765 sayılı eski TCK’daki 125. Madde ve mevcut 302. Madde’ye dokunması hâlinde, “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” suçundan yargılanan ve halen cezaevinde olan ya da yurt dışında firari yaşayan isimlerin de dönüşlerinin önü açılacak. Bu da sürecin sadece “barışçıl” bir dönüş değil, aynı zamanda siyasal kazanımlar üzerinden şekillendiği iddialarını güçlendiriyor.
Bahçeli’nin bu süreçte üstlendiği rol, Cumhur İttifakı tabanında da tartışmalara yol açtı. Öcalan’a “kurucu önder” diyen açıklamalarıyla gündeme gelen Bahçeli, bazı çevreler tarafından süreci meşrulaştırma adımı olarak değerlendirilirken, muhalefet ise bu gelişmeleri “yeni bir açılım tiyatrosu” olarak tanımlıyor.
Önümüzdeki 40 gün içerisinde yaşanacak gelişmeler, yalnızca yargı reformu olarak sunulsa da Türkiye’nin iç siyasetinde ve kamu vicdanında ciddi kırılmalar yaratabilir. Kapsamı genişletilmiş bir etkin pişmanlık yasasıyla binlerce örgüt üyesinin affedilmesi ya da tahliyesi, toplumda ağır bir güvenlik ve adalet tartışmasını beraberinde getirebilir. Gözler, Adalet Bakanlığı’nın ve TBMM’nin atacağı adımlarda olacak.