İstanbul’da beklenen büyük depreme ilişkin tartışmalar yeniden alevlendi. Deprem uzmanı Prof. Dr. Osman Bektaş’ın sosyal medya üzerinden yaptığı son açıklamalar, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bektaş, İstanbul’un yalnızca 7 büyüklüğündeki depremlere değil, 7’den daha büyük sarsıntılara da hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı.

Son günlerde Amerikan New York Times gazetesinde yayımlanan ve Science dergisinde yer alan bilimsel bir araştırmanın gündeme gelmesiyle birlikte, İstanbul’un deprem riski bir kez daha uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti. Söz konusu çalışma, Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek büyük bir depremin İstanbul için ciddi sonuçlar doğurabileceğini ortaya koyarken, uzman isimlerden de peş peşe değerlendirmeler gelmeye başladı.

23 Nisan Depremi Bilimsel Tartışmaları Yeniden Alevlendirdi

Prof. Dr. Osman Bektaş, açıklamasında özellikle 23 Nisan’da meydana gelen depreme dikkat çekti. Bu depremin, Marmara Bölgesi’nde uzun süredir tartışılan “çok parçalı kırılma” modelini desteklediğini belirten Bektaş, fay hatlarının davranışının tek bir senaryoya indirgenemeyeceğini ifade etti.

Bektaş’a göre, 2004 yılından bu yana Ana Marmara Fayı üzerine yapılan bilimsel çalışmalar arttıkça, daha önce öne sürülen “tek parça halinde kırılma ve 7’den büyük tek bir deprem” modeli, yerini “çok parçalı kırılmalar ve ardışık depremler” olasılığına bırakmış durumda. Ancak bu durum, büyük bir depremin yaşanmayacağı anlamına da gelmiyor.

Mübarek üç aylar bugün başlıyor
Mübarek üç aylar bugün başlıyor
İçeriği Görüntüle

“Bilim Kesin Konuşamaz, Doğa Kendi Kurallarını Uygular”

Deprem tahminlerine ilişkin önemli bir noktaya da değinen Bektaş, bilimsel modellerin hiçbir zaman yüzde 100 doğruluk sağlayamayacağını hatırlattı. En iyi senaryoların bile %60 doğruluk oranını aşamadığını vurgulayan Bektaş, şu ifadeleri kullandı:

“Bilimsel algoritmalar doğayı birebir kopyalayamaz. Deprem parametreleri zamanla ve mekâna bağlı olarak değişir. Bu nedenle ‘kesin olmaz’ ya da ‘kesin olur’ demek bilimsel değildir.”

Bu belirsizliğin, hazırlıkların ertelenmesi için bir gerekçe olmaması gerektiğini söyleyen Bektaş, asıl tehlikenin depremin büyüklüğünden çok, İstanbul’un mevcut yapı stoku ve nüfus yoğunluğu olduğuna dikkat çekti.

Risk, Tehlikeden Daha Büyük

Bektaş’ın açıklamalarında öne çıkan bir diğer kritik nokta ise “tehlike” ve “risk” ayrımı oldu. İstanbul’da depremin olma olasılığının (tehlike) tartışılmaya devam ettiğini belirten Bektaş, can ve mal kaybı ihtimalinin (risk) ise çok daha yüksek seviyede olduğunu ifade etti.

2025 yılında yaşanan 6,2 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında gözlemlenen etkilerin, çok parçalı kırılma senaryosunu desteklediğini dile getiren Bektaş, bu tür depremlerin daha büyük sarsıntıların habercisi olabileceğini söyledi.

“Hazırlık En Kötü Senaryoya Göre Yapılmalı”

Uzmanlar, İstanbul için deprem tartışmalarının yalnızca büyüklük üzerinden yürütülmesinin yetersiz olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Osman Bektaş da açıklamalarının sonunda, İstanbul’un 7’den büyük deprem senaryolarını da kapsayan kapsamlı bir hazırlık sürecine girmesi gerektiğini vurguladı.

Kentsel dönüşümün hızlandırılması, afet planlarının güncellenmesi ve toplumun deprem bilinci konusunda eğitilmesi gerektiğini belirten Bektaş, “Hazırlık en iyimser değil, en kötü senaryoya göre yapılmalıdır” uyarısında bulundu.

Muhabir: Haber Merkezi