Oyun: Çocukların İletişim Dili Türkiye genelinde birçok okulda sabah saatlerinden itibaren çocuk sesleri okul bahçelerine yayıldı.
Renkli yelekleriyle takım oyunları oynayan çocuklar, geleneksel oyunlarla tanıştı, birlikte güldü, birlikte heyecanlandı. Halat çekme, mendil kapmaca, sek sek, istasyon oyunları, parkur mücadeleleri ve çok daha fazlası…
Milli Eğitim Bakanlığı’nın sosyal medya üzerinden yayımladığı mesajda da vurgulandığı gibi oyun, çocuklara empati kurmayı, takım olmayı, haklara saygı göstermeyi ve kazanmak kadar kaybetmeyi de öğretir. Kazananın alkışlandığı, kaybedenin yeniden hedef belirlediği bir oyunda; aslında yaşamın minyatür bir modeli vardır.
OYUN ALANLARI BİRER EĞİTİM ORTAMINA DÖNÜŞÜYOR
Oyun oynamak sadece eğlenmek değildir; düşünmek, çözüm üretmek, sabretmek, iş birliği yapmak ve saygı duymaktır. Bugün çocukların bir topun peşinden heyecanla koşarken aslında ne çok beceri kazandıklarına tanıklık ettik. Bunlar, akademik başarı kadar değerli olan; özgüven, sosyal beceri ve duygusal zeka gibi temel yaşamsal yetilerdir.
Bakanlığın açıklamasında ayrıca okul bahçelerinin daha donanımlı oyun alanlarına dönüştürülmesi yönündeki kararlı çalışmalar da dikkat çekiyor. Geleneksel çocuk oyunlarının yaşatılması ve modern oyun ekipmanlarıyla harmanlanarak yeni nesillere sunulması, eğitimde çok boyutlu gelişimi destekleyen örnek bir adım niteliğindedir.
EKRANLARDAN UZAK, DOSTLUKLA DOLU BİR DÜNYA
Velilerin en çok vurguladığı konu, çocukların artık ekranlara bağımlı hale gelmiş olmalarıydı. Ancak bugün, dışarıda oynanan bir saatlik oyun bile bu bağımlılığı kırmak için umut ışığı oldu. Ebeveynlerden biri şöyle dedi:
“Uzun zamandır çocuğumu bu kadar mutlu görmemiştim. Teknolojiye ara verip arkadaşlarıyla oynadığı oyunlar ona bambaşka bir enerji verdi.”
Gerçekten de çocuklar doğaları gereği harekete, etkileşime ve keşfetmeye ihtiyaç duyarlar. Oyun, bu ihtiyacı karşılayan en saf ve en etkili araçtır. Çocuk, oyunla duygularını ifade eder, hayal kurar, sınırlarını test eder, başarısız olur, yeniden dener ve sonunda öğrenir.
GELECEĞİ OYUNLA KURMAK
Unutmamalıyız ki; oyun sadece çocukların değil, toplumların da gelişimini etkiler. Oyunla büyüyen çocuk, empati kurabilen, iş birliğine açık, çözüm odaklı bir birey olur. Dolayısıyla oyun oynamak sadece bir çocuk hakkı değil, toplumsal bir yatırımdır.
28 Mayıs Dünya Oyun Oynama Günü, bize çocuklarımız için daha fazla alan, daha çok oyun ve daha güçlü bir gelecek sunmamız gerektiğini hatırlatıyor. Onlara sadece bilgi değil, yaşam becerisi kazandırmak istiyorsak; oyun kültürünü okullarımızda, mahallelerimizde ve evlerimizde yaşatmalıyız.
Çocukların kahkahalarıyla dolan bir dünya dileğiyle…