3 Aralık Dünya Engelliler Günü, sporun dönüştürücü gücünü yeniden hatırlamak için önemli bir fırsat. Çünkü spor, engelli bireyler için yalnızca fiziksel bir aktivite değil; özgürlük, eşitlik ve kendini ifade etme alanıdır. Spor sahalarında, engellerin değil; azmin, disiplinin ve insan iradesinin konuştuğunu görürüz.
Bugün tekerlekli sandalye basketbolundan golbola, yüzmeden atletizme kadar pek çok branşta engelli sporcuların gösterdiği başarılar hepimize ilham veriyor. Bu başarıların ardında büyük bir emek, sabır ve inanç var. Bir antrenmanın, bir maçın, bir yarışın gerisinde çoğu zaman görünmeyen müthiş bir mücadele hikâyesi bulunuyor.
Diyarbakır’da da sporla hayatı değişen, sosyal hayata daha etkin katılan, kendine güveni artan birçok engelli birey var. Spor onlar için sadece güçlenmek değil; kendilerini kanıtlamak, toplumla daha güçlü bağlar kurmak ve kendi potansiyellerini ortaya koymak anlamına geliyor.
Sporun güzelliği de burada:
Sahaya çıktığınızda herkes eşittir.
Skor tabelası asla kimseye ayrıcalık tanımaz.
Kimin daha azimli ve daha kararlı olduğuna bakar.
Bu nedenle spor tesislerinin erişilebilir olması, spor kulüplerinin engelli bireylere kapılarını açması, toplumun sporu herkes için teşvik etmesi büyük önem taşıyor. Bu bir “yardım” meselesi değil; birlikte yaşamın doğal bir gereğidir. Çünkü spor, insanları bir araya getirme gücüne sahiptir.
Bir engelli sporcunun attığı bir basket, bitirdiği bir yarış ya da kazandığı bir madalya; yalnızca bir başarı değildir. Aynı zamanda “Engelleri aşmak mümkündür” mesajıdır.
3 Aralık vesilesiyle hatırlamamız gereken en önemli şey şudur:
Engelli bireylerin spora erişimi bir lütuf değil, bir haktır.
Bu hakkın güçlenmesi ise toplum olarak gösterdiğimiz duyarlılıkla mümkündür.
Bugün, sporun birleştirici gücünü hissedelim.
Engelleri değil, yetenekleri görelim.
Sporun, her bireyin hayatına dokunacak bir ışık olduğunu unutmayalım…