2026 yılına sayılı günler kala, milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiren asgari ücret belirleme süreci, Türkiye'nin ekonomik dengeleri açısından önemli bir dönemeçten geçiyor. Artan hayat pahalılığı, enflasyon, konut fiyatları ve temel tüketim maddelerindeki fiyat artışları, bu sürecin ne kadar hassas olduğunu gözler önüne seriyor. Herkesin sabırsızlıkla beklediği yeni asgari ücret, ne kadar olacak merakla bekleniyor.

Son yıllarda, Türkiye’de temel ihtiyaçların fiyatlarında yaşanan artış, çoğu çalışan için geçim derdini her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Gıda fiyatları, akaryakıt zamları, kiralar ve sağlık hizmetleri gibi kalemler, asgari ücretle geçinen bir birey için büyük bir yük oluşturuyor. Bu durum, yalnızca düşük gelirli kesimi değil, aynı zamanda orta sınıfı da zorlayan bir tabloya yol açıyor.

Özellikle büyük şehirlerde, kiraların astronomik artışı ve gıda fiyatlarının yükselmesi, asgari ücretli çalışanları zor bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor. Asgari ücret, sadece bir maaş değil, aynı zamanda insanların yaşam standartlarını belirleyen temel bir unsurdur. Ancak bu standartların, gerçek maliyetlerle uyumlu hale gelmesi, artık kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmiştir.

Asgari ücretin belirlenmesi süreci, sadece ekonomi yönetimi ve işverenlerin değil, aynı zamanda sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının ve hatta tüm vatandaşların ortaklaşa katkı sağladığı bir karar mekanizması olmalıdır. Çünkü, asgari ücret, toplumun en geniş kesiminin gelir seviyesini doğrudan etkileyen bir parametredir. Bu yüzden, yeni asgari ücretin belirlenmesi için hayatın gerçek maliyetinin göz önünde bulundurulması gerekir.