Futbol, milyonları peşinden sürükleyen bir oyun. Sevinciyle, hüznüyle, rekabetiyle hayatın ta kendisi. Ancak ne yazık ki kötü tezahürat bu güzel oyunun önüne geçiyor. Unutmayalım ki bu maçlara kadınlar ve çocuklar da gidiyor.

Bir takımın arkasında durmak, onu motive etmek, fair-play ruhuyla rakibi alkışlamak futbolun güzelliğini artırır. Fakat küfür, hakaret ve aşağılayıcı sloganlar ne oyuna ne de tribün kültürüne yakışıyor. Aksine, futbolu bir eğlence olmaktan çıkarıp gerilim alanına dönüştürüyor.

Unutmamak gerekir ki tribünlerde sadece yetişkinler yok. Çocuklar, aileler, gençler var. Bir çocuğun ilk kez geldiği stadyumda küfürlü tezahüratlar duyması, futbol sevgisini daha filizlenmeden soldurabiliyor. Oysa stadyumlar, yeni nesillere spor ahlakının öğretildiği yerler olmalı.

Kötü tezahürat sadece rakip takıma zarar vermez; kendi takımına da zarar verir. Para cezaları, tribün kapatma kararları, seyircisiz oynanan maçlar. Tüm bunlar, gerçek taraftarın cezalandırılması anlamına gelir. Takımını seven bir taraftar, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmalıdır.

Bu noktada herkesin sorumluluğu var. Taraftarların, kulüplerin, yöneticilerin ve elbette futbolcuların. Sahada sergilenen fair-play, tribüne de yansır. Saygı arttıkça, futbol güzelleşir.

Futbol sahalarında korku değil, coşku olsun istiyoruz. Küfür değil, destek duymak istiyoruz. Rakip düşman değil, oyunun bir parçasıdır. Eğer futbolu gerçekten seviyorsak, önce dilimizi ve davranışlarımızı değiştirmek zorundayız.

Çünkü futbol, saygıyla güzeldir.