Yaz bitti. Güneşi iliklerimize kadar hissederek geçirdiğimiz o uzun günler artık geride kalmalıydı. Takvime göre kışa kapı araladık, kasım ayındayız. Normal şartlarda yağmurların başlaması, havaların soğuması, toprağın nefes alması gerekir. Doğanın düzeni böyle işliyor. Ancak son yıllarda bu düzen bozuldu. Mevsimler birbirine karıştı.
Diyarbakır da bu değişimin tam ortasında. Şehrin sokaklarında hâlâ yazdan kalma bir sıcaklık var. İnsanlar kışlık montlarını çıkarıp giymedi bile. Güneş hâlâ bir yaz günündeki gibi üzerimize vuruyor. Bu olay bize hoş gibi gelebilir ama kuraklık tehlikesini de unutmamak lazım.
Kuraklık yalnızca toprağı çatlatmaz; hayatın her alanına sirayet eder. Üretimden gıdaya, ekonomiden günlük yaşantımıza kadar her şey bu döngüye bağlıdır. Yağmur yağmazsa, hava mevsiminde soğumazsa işte esas o zaman işler yolunda gitmez.
Bugün Diyarbakır’da güneşli bir kasım gününü yaşıyor olabiliriz; ancak yarın bunun bedelini daha sert bir kuraklıkla, daha pahalı bir gıda zinciriyle, daha dengesiz bir iklimle ödeyebiliriz. Mevsimler sadece hava durumu değildir, yaşamın dengesini belirler. O denge bozulduğu zaman insan hayatı da bozulur.
Belki montlarımızı henüz giymedik ama bir an önce giymezsek kuraklık başımıza büyük dert olur. Dualarımız mevsimlerin normale dönmesi ve bir an önce yağmurun yağması için.