Anadolu'nun kapılarını İslam'a açan kutlu belde.

Peygamberler diyarı ve sahabeler otağı olan aziz şehir.

İslam aleminin beşinci harem-i şerif-i olan Diyar-ı İslam.

Mekke ve Medine'den sonra en fazla sahabenin medfun olduğu Diyar-üs Sahabe…Mekke'nin fethinden 9, Kudüs'ün fethinden 1 yıl sonra, İslam'ın adalet sancağı altına giren Diyar-ı Bekir

Evet, Bugün 27 mayıs, Diyarbakır'ın fetih yıl dönümü. Bu vesileyle bugünkü yazımızı bu kutlu fetihte ayırdık.

Bugün, Diyarbakır’ın İslam’la şereflenmesinin 1386. yıl dönümüdür. Bu şehir, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sadece yedi yıl sonra, 27 Mayıs 639'da fethedilmiştir. Bu tarih, sadece bir toprak parçasının alınışı değil, gönüllerin fethedildiği, karanlıktan nura geçilen bir eşiğin simgesidir.

İyaz b. Ganem komutanlığındaki İslam orduları Halep, Humus, Rakka, Urfa, Habur, Malatya ve Nusaybin'i fethetti. Sırada bölgenin en büyük şehri olan o zamanki adıyla Âmid (Diyar-ı Bekr) vardı.

İyaz b. Ganem sekiz bin kişilik bir orduyla harekete geçti. Ve ordu da bine yakın sahabi vardı.

Komutan Iyaz bin Ğanem (r.a.) Mardin kapısında, Said b. Zeyd (r.a) (Urfa) kapısında, Halid b. Velid (r.a.) Dicle nehri tarafındaki Yeni kapıda, Muaz b. Cebel (r.a.) Harput yani "dağ" kapısında mevzilendi.

Beş aylık bir kuşatmadan sonra Halid bin Velid, işte bu sur duvarlarında gördüğü gizli bir su deliğini genişleterek yüze yakın mücahid ile kaleye sızar ve şehrin fethinden sonra Fetih Kapısı ismini alan kapıyı açmayı başarır..

Bu sırada içeride Bizans askerleriyle yapılan savaşta içlerinde Halid b. Velid'in oğlu Süleyman b. Halid'in de olduğu 27 sahabe şehid olur.. Bu şehidlerin mezarları halen İçkale'de bulunan Hz. Süleyman Camii içindeki şehitlikte bulunmaktadır. Böylece fetih gerçekleşir ve Âmid artık Diyar-ı İslam olur.

Elbette şehrin fethiyle beraber ahalinin gönülleri de feth edilir. Adalete susamış halk, İslam'la tanışır huzura erişir ve İslam ile şeref bulur. O gün bu gündür Diyarbakır, aziz İslam'ın izzetli evlatlarıyla anılır ve bu şekilde anılmaya da devam edecektir.

Fetih sonrası halk, zorla Müslüman edilmedi. Tam aksine, onlara hoşgörüyle davranıldı. Cizye ile güvence verildi; isteyen inancında kaldı, isteyen kendi gönül rızasıyla İslam’ı seçti. Bu yaklaşım, İslam’ın fetih anlayışının özüdür: istila değil, inşa ve ıslahtır.

Bu şehir, İslam’ın Anadolu’ya açılan ilk kapısıdır. Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabenin yattığı beldedir. Hz. Zülkifl ve Hz. Elyesa’nın kabirleri burada, Eğil’dedir. Ulu Camii, Dört Ayaklı Minare, Hz. Süleyman Camii gibi eserler, bu fethin mimarî şahididir.

Şehrin fethi sadece fiziksel bir zafer değil; bir medeniyetin kapısının açılışıydı. Ali Emiri’nin ifadesiyle: “Sahabe-i Kiram bu şehre sadece kılıçla değil, merhametle, ilimle, şiirle girdi.”

Bugün bu topraklarda şairler, yazarlar, alimler yetiştiyse, bunun kökleri 1386 yıl önce atıldı. Fetih, sadece geçmişin bir zaferi değildir. Her nesil kendi fetih ruhunu taşımak zorundadır. Bugün gönülleri fethetmek için, iyiliği yaymak için, birlik ve kardeşlik için çalışmak, fetih ruhunun devamıdır.

Sahabiler, yalnızca bir şehri değil, kalpleri fethetmeye gelmişti. Onlar için zafer, düşmanı yenmek değil; buradaki yürekleri Allah’a açmaktı.

Ali Emiri Efendi’nin kaleme aldığı gibi, Diyarbakır fethedildiğinde şehir halkına dokunulmamış, mallarına el konmamış, ibadetlerine müdahale edilmemiştir. Bu davranış, fetihteki adaletin en büyük delilidir.

Hatta bir Hıristiyan kadının, Müslüman kumandana gelmiş, “Beni Kiliseme Ulaştır” diyerek eman istemesi üzerine İyaz b. Ganem’in onu kendi atıyla götürüp kiliseye bırakması, bu hoşgörünün sembolüdür.

Diyarbakır sadece sahabilerle değil, peygamberlerle de şereflenmiştir. Zülkifl Aleyhisselam ve Elyesa Aleyhisselam’ın kabirleri Eğil’de yer almakta ve burası binlerce yıldır bir ziyaret, dua ve arınma mekânı olmaktadır. Bu bile, Diyarbakır’ın sıradan bir şehir değil, vahyin izine ev sahipliği yapmış kadim bir belde olduğunu göstermektedir.

Bugün bu fethi sadece tarih kitaplarından okunan bir bilgi olarak değil, bir bilinç, bir misyon, bir ruh olarak taşımak zorundayız. Diyarbakır’ın surlarını açan o inanç, bugün gönüllerimize, hanelerimize, gençlerimize yansımalıdır.

Bugün Diyarbakır, sadece geçmişiyle değil, geleceğiyle de İslam’ın izzetiyle anılmalıdır. Fethi kutlamak, sadece bir zaferi anmak değil; fetih ruhunu bugüne taşımaktır.

İslam ordularının Diyarbakır surları önüne geldikleri gün, tarihin en ak sayfalarından bir sayfadır. Diyarbakır, o sayfayla sahabeler şehri olmuş ve bir iman kalesi hâline gelmiştir. O sayfa, Mekke'nin fethi kadar temizdir.

Allah Resulü’nün rahmet mesajını Diyarbakır surlarına taşıyan sahabelere, bu topraklarda kalbini İslam’a açanlara, ilimle, adaletle bu şehri inşa eden tüm büyüklerimize selam olsun.

Cenab-ı Allah, bu şehri ezanla, ilimle, adaletle ve birlikle daim kılsın.

… Ve…Kadim şehrimiz, Diyarbakır’ın Fethi Mübarek Olsun.