Tüm partiler seçim beyannamelerini açıkladılar. Daha doğrusu tüm partiler döneme uygun bir iki yeni ek sloganla yıllardır malumun, sorunlara çözüm üretmek bir yana gerçek sorunları tanımlamaktan bile uzak siyasetsizliğin dibinde olduklarının tekrarını deklere ettiler.
Özellikle kendini muhalefet olarak adlandıran kesimin açıklamalarına ve beyannamelerine bakıldığında 1960’lı 70’li yılların kasaba politikacıları olarak adlandırılan tiplemelerin nutuklarını andıracak, karşılığı olmayan bol keseden-boş vaatler ve karşıtlık dışında ülkenin gündemini ve sorunlarına çözüm üretmeyi hedefleyen tek somut proje yok!
Yönetimin genel görevleri arasında yer alan ve zaten var olması gereken temel ilkeleri lütufmuşçasına uygulayacaklarını veya tesis edeceklerini siyaset olarak adlandırdıkları sloganları ve açıklamalarının temeli olarak sunmaktadırlar. Bu halkın aklıyla dalga geçmekten öte siyasi aymazlıktır, Zübükzadeliktir!
Muhalif olmanın temel prensibi, döneme uygun ilerici, yapıcı ve dönüştürücü fikirler üretebilmektir. Muhalifler her dönemde o dönemin dönüştürücü dinamikleri olmalıdır.
Siyasetin genel anlamda kabul gören tanımı ve rolü, bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Oysa oluşturulan seçim atmosferi tam aksini yansıtmaktadır. Ülkeyi yönetmeye aday partiler tam bir düşmanlık algısıyla uzlaşmazlığı körüklemektedir. Uzlaşmazlık temelde halkın refahını, istikrarını ve temel haklarını zedelemektedir. Böylesi bir hedefi olanları, sorunlara çözüm önerip üretemeyen partileri halk neden desteklesin? Kendileri uzlaşamayan partiler sorunlara nasıl ve kiminle çözüm üretsin? En önemlisi halka nasıl güven versin?
Siyasette haklılık yoktur, başarı ve başarısızlık vardır. Çünkü siyaset sorunlara çözüm bulma ve uygulama yöntemleridir. Yöntemde haklılık olmaz, uygulanan yöntem sorunu çözüyorsa başarıdır tersi ise başarısızlıktır.
Açıklamalarda bol bol hak, hukuk, adalet, demokrasi vaatleri var. Bu terimler birer siyasi proje veya vaadi olamaz. Eğer bu temel prensipler bu güne kadar tesis edilememişse bu ayırımsız tüm siyaset kurumunun başarısızlığıdır, ayıbıdır, yetersizliğidir.
Hele hele evlere şenlik vaat ise rakiplerine karşı “zafer” kazanma vaadidir. Bu halka bir vaat değil partilerin yeterli ve yetersizlikleri, başarı ve başarısızlıklarına bağlı olarak iktidar olup olamama sorunudur. Bunu halka bir vaat diye sunmak ya kendini bilmezlik, ya profesyonel manipülatörlük veya siyasi aymazlıktır.
Her seçim döneminde İttifaklar konusunda ise ilkesizliğin temel prensip olarak alındığı gözlenmektedir! Her konuda zıt duran partiler hiçbir makul gerekçe sunmadan al tespihi ver külahı misali ittifak kurduklarını açıklıyorlar. Tüm bunların ışığında sizlere oy vermemesi için birçok makul sebep varken, halk size niye ve hangi gerekçeyle oy versin?
Hamaset nutuklarıyla kamuoyunu sürekli meşgul eden tüm partilere soruyorum;
Küresel güçlerin devletleri istikrarsızlaştırmayı, haritadan silmeyi hatta zaten başlattığı ekonomik savaşın yanı sıra askeri bir dünya savaşını hedefleyen kaos planlarına karşı duruşunuz ne? Selam mı duracaksınız yoksa karşı proje mi geliştireceksiniz? Varsa karşı projeniz nedir?
Küresel güçlerin kaos politikaları sonucunda Türkiye’nin, Irak-Suriye-Yemen-Libya-Afganistan vd. gibi iç savaşa veya 90’li yılların ekonomik-sosyal ve güvenlik kargaşası konumuna düşmemesi için politikalarınız nedir?
Ben gelirsem her şey düzelir veya ben filan şeyi sembolize ediyorum yaklaşımı doğru ve halka güven veren bir yaklaşım değildir, olmamalıdır.
Özellikle kendini muhalefet olarak adlandıranlar karşıtlığın, statükoculuğun muhaliflik olmadığını, alternatif siyasi proje ve programlar üretmek gerektiğini kavramalıdır.
Sadece SLOGAN VE KARŞITLIK temelinde yürütülen siyaset, siyaset değildir. Hele hele muhaliflik hiç değildir.
Türkiye’de siyasi partilerin slogan ve hamaset nutukları üretmek yerine, sorunlara çözüm üreten siyaset ürettiği günleri görmek dileğiyle.